Hipertansiyon yani yüksek tansiyon, kan dolaşımı için damarlarımızda gerekli olan kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Yüksek tansiyon ülkemizde her üç kişiden birinde görülen önemli bir sağlık sorunudur. Tedavi edilmediğinde; kalp yetmezliği, kalp büyümesi, damarlarda daralma, felç, böbrek yetmezliği ve körlük gibi ciddi sorunlara neden olur; bu nedenle mutlaka erken dönemde teşhis edilmelidir. Tansiyonunuz, 180/110 mmHg gibi çok yüksek düzeye erişmediği sürece normal durumlarda herhangi bir belirti vermez. Yüksek tansiyonun en sık rastlanan belirtileri; baş dönmesi, baş ağrısı, kalp ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları ve düzensiz kalp atışlarıdır. Yüksek tansiyon teşhisi koymak için kan basıncı ölçülürken; sistolik (büyük tansiyon, normali = 130 mm Hg), diastolik (küçük tansiyon, normali = 85 mm Hg) olmak üzere iki değere bakılır. Yüksek tansiyon tanısı için bu değerlerden birinin yüksek olması yeterlidir. Arteriyelsistolik, kalp kasıldığında kalbten damarlara doğru atılan kanın damar duvarında yaptığı basınçken, Diastolik değer kalp gevşediğinde hala damar duvarında mevcut olan basınçtır. Hem küçük hem de büyük tansiyonun normalden yüksek olması hipertansiyondur.
Yaş, cinsiyet, ırk, fiziksel durum (istirahat, efor, gibi) kan basıncını etkileyen bir çok değişken mevcutken yaşa ve cinsiyette göre tansiyonun şu değerleri yüksek tansiyon olarak kabul edilmektedir. Öncelikle tansiyonunuzun bir kez yüksek çıkması sizde yüksek tansiyon olduğu anlamına gelmez. Tansiyonunuz gün içinde inip çıkar, ölçümü sırasında endişeli veya gergin hissediyorsanız bu da tansiyonunuzda yükselmeye neden olur. Bu nedenle, tansiyonunuzun yüksek olup olmadığını görmek için düzenli aralıklarla – genellikle ayda bir- tansiyonunuzu ölçülmesi gerekir.
Normal kan basıncı
Normal kan basıncı değerleri bireyden bireye değişkenlik göstermekle beraber; 18 yaşını geçmiş erişkin bir bireyde, istirahat halinde,
- Normal Sistolik (Büyük tansiyon) en çok 130 mm Hg,
- Normal Diastolik (Küçük tansiyon) için ise en çok 85 mm Hg olmalıdır.
Sınırda normal değerler ise;
- Sınırda Sistolik kan basıncı için 130-139 mm Hg,
- Sınırda Diastolik kan basıncı içi ise 85-89 mm Hg dır.
Hipertansiyon sınırı ise;
- Sistolik kan basıncı için 140 mm Hg,
- Diastolik kan basıncı için ise 90 mm Hg dır.
Normal bir insanda normal tansiyon değerleri büyük tansiyon en fazla 160 mmhg ve küçük tansiyon ise en fazla 85 mmhg olmalıdır. Tekrarlanan ölçümlerde bu değerlerin üzerinde ki neticeler yüksek tansiyon teşhisi için gereklidir.
Türkiye Hipertansiyon Yaygınlığı Çalışması 18 yaş üstündeki erişkinlerde her üç kişiden birinin hipertansiyon hastası olduğunu gösteriyor. Ancak bunun yanı sıra hipertansiyon hastalığı tanısı alıp, tedavi görmeye başladığı halde aslında hipertansif olmayan “yalancı hipertansiyon” hastaları da bulunuyor. Günlük yaşamda vücudun gereksinimlerine uyumlu olarak düşen ve yükselen kan basıncı değişikliklerinin yeterli süre izlenmemesi sebebiyle yanlış teşhise bağlı olarak tedavi alan bu hastalar yalancı hipertansif hastalar olarak adlandırılıyor.
Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) belirtileri
Yüksek tansiyon, 180/110 mmHg gibi çok yüksek düzeye erişmediği sürece normalde herhangi bir belirti vermez. Tansiyonunuzun çok yükselmesi halinde görülen belirtiler arasında baş dönmesi, baş ağrısı, kalp ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları ve düzensiz kalp atışları sayılabilir. Yüksek tansiyon normalde herhangi bir belirti vermediğinden, düzenli olarak tansiyonunuzu kontrol ettirmeniz önemlidir. Bunun nedeni yüksek tansiyonun vücudunuza siz farkına varmadan zarar verebilmesidir.
Yüksek tansiyonun vücuda verdiği zararlar
Yüksek tansiyonun en çok etkilediği organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Tansiyon yüksekliği kalbin iş yükünü artırır ve atar damarlarda geri dönüşü mümkün olmayan zararlara yol açar. Zaman içerisinde özellikle atar damarlarda harabiyet oluşur. Kalp, böbrek, göz ve beyin damarları bu yüksek basınca uzun yıllar boyunca sessizce direnebilir. Bu nedenle kan basıncındaki yükselmenin yarattığı harabiyeti fark etmek zordur. Ancak bu hastalara zarar vermediği anlamına gelmez. Hipertansiyonun vücuda verdiği başlıca zararları şu şekilde sıralayabiliriz.
- Kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter darlığı), kalbi besleyen damarlarda tıkanma (kalp krizi)
- Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma
- Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma
- Görme azalması ve körlük
- Büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması, bu damarlarda tıkanma. Bunların sonucu, kangren veya ani kanamalara bağlı ölüm gelişir.
- Felç
- Boyun ve bacak damarlarında tıkanma,
Bu tür sağlık problemleriyle karşılaşmak istemiyorsanız ve aşağıdaki başlıklardan en az biri, size uyuyorsa tansiyonunuzu ayda bir ölçerek çıkan değerleri düzenli olarak kaydetmenizi öneriyoruz.
- Ailenizde yüksek tansiyon varsa,
- Yaşınız 40’ın üzerindeyse,
- Şişmansanız,
- Sigara içiyorsanız,
- Şeker hastası iseniz ve ailenizde şeker hastası varsa,
- Gebe iseniz,
Yüksek tansiyonun nedenleri nelerdir?
Tansiyonun yükselmesinde iki önemli etken vardır. Bunlardan bir tanesi, “genetik faktörler”. Bir diğeri de “çevresel” dediğimiz faktörlerdir. Bazı genetik hastalıklarda olduğu gibi, belirli bir kromozomun genindeki, bozukluğun hipertansiyona neden olduğu bulunmamış olsada birçok genin hipertansiyona sebep olacağı bilindiği için bu duruma poligenik deniliyor ve henüz bu konu aydınlığa kavuşmuş değil. Ama şunu biliyoruz: Eğer birinci derece akrabanızda, yani annenizde, babanızda ve kardeşlerinizde hipertansiyon varsa, sizde de olma ihtimali çok yüksek.
Çevresel faktörler; Stresli hayat, beslenme tarzımız, kilolarımız ve bazı alışkanlıklarımız hipertansiyonun ortaya çıkmasında yardımcı oluyor. Çevresel faktörlerde en önemli etken ise tükettiğimiz besinlerdir.
Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir hastalık yoktur. Bunlara primer (birincil) hipertansiyon denir. Geri kalan % 5-10 hastada yüksek tansiyon bir nedene ya da hastalığa ikincil olarak ortaya çıkmıştır. Buna da sekonder (ikincil) hipertansiyon adı verilir.
En sık rastlanan ikincil hipertansiyon nedenleri şunlardır:
- Çok tuzlu gıdaların tüketilmesi (özellikle tuza hassas kişilerde)
- Aortun kalpten çıktığı bölgedeki darlık
- Kafa içi basıncının yüksek olması
- Böbrek hastalıkları
- Böbreküstü bezinin kabuk bölümündeki hastalık nedeniyle kortizon ya da aldesteron hormonlarının fazla salgılanması sonucu görülen Cushing ve Crohn hastalığı,
- Böbreküstü bezinin iç kısmının (medul-la) tümörü (feokromositom)
- Böbrek damarlarının daralması
- Doğuştan büyük atar damarın (aortun) bir bölümünün dar olması (aort koarktasyonu)
- Böbrek dokusu ve böb¬rek atardamarlarında yerleşen hastalık¬lar (akut ve kronik böbrek iltihabı, poli-kistik böbrek),
- Tiroid bezi hastalıkları (Hipertiroidi, hipotiroidi)
Bu problemlerin çoğu girişimsel yöntemlerle veya ilaç tedavisi ile çözümlenebilir. Örneğin, böbrek damarlarına giden atar damardaki darlık, balonla açılabilir veya cerrahi olarak düzeltilebilir. Hipertiroidi ya da hipotiroidi ilaç tedavisiyle ortadan kaldırılabilir. Bu nedenle, özellikle kan basıncı yüksekliği ilk olarak tesbit edildiğinde hekimler detaylı bir öykü ve fizik muayene sonrasında bazı laboratuvar tetkikleri isterler. Bazen de özel testlere gerek duyabilirler.
Bir diğer sebep ise kan basıncını yükselten ilaçlardır
Birçok ilaç, farklı mekanizmalarla kan basıncını yükseltebilir. Romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar bunların başında gelir. Bu ilaçlar yüksek tansiyonun nedeni olabilecekleri gibi hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların etkisini de azaltabilirler. Bu nedenle yüksek tansiyonlu hastalar kullandıkları tüm ilaçları mutlaka hekimlerine söylemeli ve onlara danışmadan herhangi bir ilaca başlamamalıdır.
Birçok ilaç, farklı mekanizmalarla kan basıncını yükseltebilir. Romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar bunların başında gelir. Bu ilaçlar yüksek tansiyonun nedeni olabilecekleri gibi hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların etkisini de azaltabilirler. Bu nedenle yüksek tansiyonlu hastalar kullandıkları tüm ilaçları mutlaka hekimlerine söylemeli ve onlara danışmadan herhangi bir ilaca başlamamalıdır.
Yüksek tansiyona sıklıkla eşlik eden hastalıklar
Bu hastalıkların başlıcaları DİABETES mellitus (şeker hastalığı), dislipidemi [ kan yağlarından total kolesterol, LDL (düşük dansiteli lipoprotein) kolesterol ve trigliserid düzeylerinden bir ya da bir kaçının artması ve/ veya HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) kolesterol düzeyinin azalması durumu] ve obezite (şişmanlık)’dir. Bu hastalıkların bir ya da birkaçı yüksek tansiyonla bir araya geldiğinde kan damarlarında ateroskleroz (sertleşme) ve kalp hastalıkları oluşumu kolaylaşmaktadır. Buna bir de sigara ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı eklenirse kalp hastalığı riski çok artmaktadır.
Aniden yükselen tansiyonu düşürmek için uygulayabileceğiniz yöntemler ve tansiyon düşüren besinler.
Önce soğuk su uygulaması yapılmalıdır, soğuk su tansiyon için iyi gelir. Ellerinizi, kollarınızı ve ayaklarınızı soğuk su ile yıkarsanız bu sizin rahatlamanızı sağlayacak ve tansiyonunuzu düşürecektir. Lütfen aniden soğuk su ile yıkamayınız, bu tersi bir durum oluşturabilir.. Normal musluk suyu ile yıkamak en doğrusudur.
Limonda yüksek tansiyon için etkilidir. Tansiyon yükseldiğinde hızlıca bir limon sıkın ve bu limon suyunu biraz sulandırarak yavaşça içiniz. Tuzsuz ayranda ve yoğurtta yüksek tansiyon için kullanılabilir. Fakat dikkat etmeniz gereken nokta tuzsuz olmasıdır. Eğer bulabiliyorsanız nar suyu tercih edin, nar suyu tansiyonun düşmesini ve normal değerlere ulaşmasını sağlar. Greyfurt’da tansiyonun düşürülmesine yardımcı meyvelerden birisidir.
Sarımsak halk arasında en çok bilinen tansiyon düşürücüdür. Bu özelliği birçok uzman tarafından doğrulanmıştır. Kekik de özellikle geçici olarak yükselmiş olan tansiyonun düşürülmesinde yardımcı olur.
Hangi besinler tansiyonunuzun yükselmesine neden olur
Tuz ve tuzlu besinler: Yapılan çalışmalar gösteriyor ki ihtiyacımızın en az 10 katı kadar fazla tuz kullanmaktayız. Hipertansiyonlu kişilerin yemeklerine tuz ilave etmemeleri ve tuzlu yiyeceklerden kaçınmaları gerekir. Yemekleri tatlandırmak için baharatlar en uygun seçim olacaktır.
Şeker ve şekerli besinler: Tüketim miktarına bağlı olarak tansiyonu yükseltip kalp hastalıklarını da tetikleyebilmektedir.
Çay ve kahve: Çay ve kahvede bulunan kafeinin tansiyonu yükselttiği artık bilinen bir gerçek ama burada tüketim miktarınız önemli, eğer 3 fincan koyu kahve veya 6-7 bardak koyu çay içmişseniz tansiyon da yükselecektir.
Kolalı içecekler: İçeriğinde bulunan hem yüksek oranda şeker hem de meyankökünden dolayı vücutta sodyumun tutulmasına neden olabilmekte ve bu nedenle tansiyonu yükseltmektedir.
Margarin ve tereyağı: Margarin ve tereyağının direk tansiyonu yükseltici bir etkisi yoktur ama çalışmalar gösteriyor ki doymuş yağ oranı yüksek olan bu yağlar yerine sıvı yağ tüketenlerde hipertansiyonun daha düşük seviyede olduğu gözlenmiştir. Bu da bize yemekleri mümkün olduğu kadar sıvı yağla yapmamız gerektiğini bir kez daha göstermektedir.
Alkol: Hipertansiyonunuz var ve düzenli alkol tüketiyorsanız bu alışkanlığınızdan da yavaş yavaş uzaklaşmanızda fayda var.
Hipertansiyon (yüksek tansiyon) kimlerde daha sık görülür.
Yaş arttıkça hipertansiyonun kadında ve erkekte görülme ihtimali artar. Kadınlarda menopozdan sonra daha fazla görülür. Fakat orta yaşlı kişilerde; erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. Genetik faktörler de hipertansiyon oluşumunda etkilidir. Bunların dışında kilolu kişilerde, sigara ve alkol kullananlarda, hareketsiz kişilerde, bazı ilaçları kullananlarda görülme ihtimali yüksektir.
Hipertansiyon tedavisinde ilaç dışı tedavi yaklaşımları ve yüksek tansiyonu düşürmek için öneriler
Son yıllarda teknolojik gelişmeler yaşam tarzında belirgin değişikliklere yol açarak, fiziksel aktivitesi düşük bir gündelik hayat ve sağlıklı olmayan yeme-içme alışkanlıklarına neden olmuştur. Bu durum hipertansiyonun da dahil olduğu birçok hastalığın ortaya çıkmasında doğrudan rol oynayabildiği gibi, kan basıncının kontrol altına alınmasında da zorluklar yaratmaktadır. Kan basıncı düzeyi yüksek-normal ve ilaç tedavisi gerektiren hastalar da dahil olmak üzere yaşam tarzıyla ilgili önlemler tüm hastalarda gereklidir. Bunun amacı; kan basıncını düşürmek, diğer risk faktörlerini ve klinik durumları kontrol altına alarak kullanılması gereken antihipertansif ilaç sayısını ve dozunu azaltmaktır. Kan basıncını ve kardiyovasküler riski belirgin olarak düşüren yaşam tarzı değişiklikleri ve kan basıncı üzerine etkisi aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Tansiyon yüksekliği olan bütün hastalara yaşam tarzı ile ilgili değişiklikler önerilmektedir.
- Kişi sağlıklı olduğu kiloyu bilmeli ve o kiloda kalmalıdır. Vücut kütle indeksiniz (vücut ağırlığı/boy2) 25 kg/m2’nin üzerinde ise kilo vermeniz gerekir (Vücut kütle indeksi, kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesi ile hesaplanır).
- Tuz tüketimi kısıtlanmalıdır.
- Alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.
- Meyve ve sebze tüketimi artırılmalı, doymuş ve total yağ tüketimi azaltılmalıdır.
- İlaçlar düzenli alınmalıdır.
- Sigaradan kullanımına son verilmelidir.
- Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapılmalıdır.
Sadece yaşam tarzı önlemleriyle takip edilen hiper-tansif hastalarda uzun dönemde uyum düşük olduğundan, bu hastalar da zamanla ilaç tedavisine başlamak gerekebilir.
Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaç grupları ve ilaç tedavisi
Hipertansiyon tedavi kılavuzları, sistolik kan basıncı 140 mm Hg’nın ve/veya diyastolik kan basıncı 90 mm Hg’nın üzerinde değerlerde tedavi önermektedir. Kılavuzlarda Antihipertansif ilaç tedavisinin faydasının kullanılan ilacın cinsinden bağımsız olup, büyük ölçüde düşen kan basıncının kendisine ait olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle tekli veya kombinasyon tedavisi olarak
- Tiyazid tipi di-üretikler,
- Kalsiyum kanal blokerleri,
- Anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri,
- Anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB)
- Beta-blokerlerin
hepsi tedaviye başlarken, uygulama sırası fark etmeden kullanılabilmektedir. Kılavuzlara göre bu beş grup ilaç da ilk tedavi olarak kullanıldıklarında kan basıncında yeterli düşüş sağlayıp kardiyovasküler riski azaltabilmektedir. Bu ilaçların hepsi farklı mekanizmalar kullanarak kan basıncını kontrol ederler. Bunlardan en uygun olan bir ya da birkaç tanesi hekim tarafından hastanın yaşı, cinsiyeti, yüksek tansiyonunun nedeni, tansiyon değerleri ve diğer hastalıkları göz önüne alınarak hastaya reçete edilir. Hangi saatlerde alınması gerektiği, başka ilaçlar kullanıyorsa bunlarla birlikte tansiyon ilacını nasıl kullanacağı hastaya anlatılır. Hipertansiyon kronik yani süregen bir hastalık olduğu için hayat boyu belirli aralıklarla hekim gözetimi ve ömür boyu tedavi gerektirir. Bu nedenle hekimin yönlendirmesi ve hastanın uyumu daha başarılı bir tedavi için şarttır.
Kan basıncını düşüren ilaçların da diğer ilaçlarda olduğu gibi yan etkileri vardır. Ancak bu yan etkiler ilacı kullananların tümünde görülmez. Bir ilaç grubunda yan etki görüldüğünde bir diğer grup ilaçla değiştirilebilir, yan etki doza bağımlı ise ilacın dozu azaltılarak başka bir ilaçla birlikte kullanmanız doktorunuz tarafından önerilir. Herhangi bir yan etki görüldüğünde bir sonraki dozu almadan veya ilacı tamamen bırakmaya karar vermeden mutlaka hekiminize sormalısınız.
İlaç tedavisine bir kez başlandığında, ömür boyu devam etmek her hastada gerekli olan bir durum değildir. Çoğunlukla böyle bir durum söz konusu ise de hafif hipertansiyonu olan hastalarda bir takım genel önlemlere dikkat etmek koşuluyla (beslenme, zayıflama, düzenli egzersiz, yaşam tarzı değişikliği gibi) hekiminizin kararı doğrultusunda ilaç tedavisine bir süre ara vererek kan basıncı değerlerini izlemek ve normal değerler saptanırsa ilaç kullanmamak söz konusu olabilir.
Hipertansiyon ve beslenme
Şişman kişilerde yüksek tansiyon ortaya çıkma olasılığı normal kilolu insanlara göre 2 mislidir ve şişmanların %70’inde yüksek tansiyon görülür.Vücut ağırlığı olması gerekenin %20 üstünde olanlarda ve özellikle bel/kalça oranı istenenden yüksek olan kişilerde hipertansiyon riski çok daha fazla görülmektedir. Beslenme tarzınınsa, hipertansiyonun oluşumuna ve tedavisine etkileri oldukça açıktır. Özellikle diyetle alınan sodyum, kalsiyum, potasyum, magnezyum, yağ ve alkol kan basıncı üzerinde etkili besin öğeleridir. Öyleyse bu besin öğelerinin tüketiminde bazı noktalara dikkat etmek hem yüksek tansiyon hastaları, hem risk altındaki şişman kişiler için yararlı olacaktır;
- Günlük tuz tüketimi olabildiğince azaltılmalıdır, yemeklere ayrıca tuz koymaktan kaçınılmalıdır.
- Kalsiyumdan zengin beslenmeye dikkat edilmelidir. Başlıca kaynak olan süt ve süt ürünleri tüketilirken yarım yağlı veya light olanların tercih edilmesiyle kalp hastalığı riskini arttırmamak da önemlidir.
- Potasyum alımının artmasıyla hipertansiyon riski düşmektedir. Bu alımı arttırmak için bol miktarda sebze ve meyve tüketimi gerçekleştirilmelidir.
- Kandaki magnezyum seviyesinin düşük oluşu da yüksek tansiyon riskini belirleyen faktörler arasındadır.
- Doymuş yağlardan yüksek bir beslenme tarzı da tetikleyici faktörler arasındadır. Yapılan araştırmalar da doymamış yağdan (ayçiçeği, zeytinyağı, mısır yağı gibi) zengin beslenmenin kan basıncını düşürdüğünü göstermektedir.
- Alkol kullanımı da özellikle kadınlarda hipertansiyona yol açmaktadır.
- Ekmeklerin tuzsuz olanlardan seçilmesi de günlük sodyum tüketimini büyük ölçüde azaltacaktır.
- Sarımsak kullanımının da olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir.
- Ek olarak balık yağı kullanımının da kan basıncının denetiminde faydalı olduğu görülmüştür.
- Sakatatlar, kuru meyveler, bezelye, enginar gibi sebzeler, konserve besinler, turşu, zeytin gibi yiyeceklerin sodyum oranı yüksek olduğundan tüketimlerinde dikkatli olunmalıdır.
Hamilelikte yüksek tansiyon
Bazı kadınlar zaten gebelikten önce yüksek tansiyona sahiptirler, bazılarında ise bu durum gebelikle beraber başlayabilir. Bu yüzden gebelik boyunca tansiyonun düzenli olarak takibi çok önemlidir. Eğer yüksek kan basıncı gebeliğin ikinci yarısında olursa gestasyonel hipertansiyon olarak bilinir. Bu tip kan basıncı bebek doğduktan sonra kaybolur. Eğer gestasyonel hipertansiyon diğer bulgularla (idrarda protein kaybı yani proteinüri, ayaklarda şişlik yani ödem) beraber olursa preeklampsi denir.
Hafif preeklampsi de tansiyon 140/90 mmHg veya üzerinde seyreder. İdrarda protein atılımı hafif preeklampside az iken (günde 0.3 – 5 gram arasında), şiddetli preeklampside günde 5 gramdan fazla protein atılır. Şiddetli preeklampside tansiyon 160/110 mmHg’ nın üzerindedir. Buna idrarda fazla protein atılması (albuminüri), karaciğer fonksiyon testlerinde yükselme, trombosit sayısında azalma, kalıcı baş ağrısı, görme bozukluğu, karaciğer bölgesinde ağrı gibi bulgular da eklenebilir.
Gebelikte tansiyon yüksekliği plesentayı etkileyebilir ve bu durumda anne rahmine yeterli kan gitmemesi ile bebeğin beslenmesi bozulabilir. Preeklampsi olan kadın,kendisinin ve bebeğinin izlemi için, hastaneye yatırılmaya ihtiyaç duyabilir. Bazı durumlarda bebeği erken doğurtulabilir.
Hamilelikte Yüksek Tansiyon Tedavisi:Eğer kan basıncı hafif yükseliyorsa ve gebelik süreci sonuna yakın değilse yatak istirahati kan basıncını düşürebilir. Eğer kan basıncı tehlikeli değerlere kadar yükselmiyorsa (hafif preeklampsi) doğum başlayana dek gebeliğin devam etmesine izin verilebilir. Bu esnada tansiyon düşürücü ilaçlar bazen kullanılabilir. Eğer şiddetli preeklampsi veya eklampsi gelişirse tek tedavi doğumdur. Bebeği doğurtma kararı anneye ait riskler ve bebeğin anne karnında taşıdığı riskler ile doğum sonrası karşılaşacağı riskler gözönüne alınarak verilir. Bazen sezaryen ihtiyacı olabilir.
Eklampsi nedir?
Preeklampsi durumunda hastanın nöbet geçirmesine eklampsi denir. Eklampsi bebek dışında anne hayatını da tehdit edici bir durumdur ve çoğu zaman tedavi için acilen doğum (çoğunlukla sezaryen) yaptırılır.
Hellp sendromu nedir?
Gebelikte tansiyon yükselmesine aşağıdaki bulgular da eklenirse baş harflerinden dolayı Hellp Sendromu denilen durum oluşur:
– Hemolysis (Hemoliz, kırmızı kan hücrelerinin parçalanması)
– ELevated liver Enyzmes (Karaciğer enzimerinde yükselme)
– Low Platelets (Kan pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin (plateletlerin) azalması)
– ELevated liver Enyzmes (Karaciğer enzimerinde yükselme)
– Low Platelets (Kan pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin (plateletlerin) azalması)
Hellp sendromu gebelikte tansiyon yüksekliğinin ve preeklampsinin en ciddi formudur. Tedavisi acilen doğum yaptırmaktır. Aksi taktirde ciddi sorunlara yol açabilir. Doğumdan sonra yukarıda sayılan bozukluklar düzelecektir. Hellp sendromu nadiren doğumdan önce yokken doğumdan sonra gelişebilmektedir.
Hamilelikte yüksek tansiyon problemi olan anne adaylarına öneriler
- Tansiyonunuzun yükseldiğini hissettiren belirtileri yaşamaya başlarsanız sol yanınız üzerine yatın,
- Anne adayının hamilelikte yüksek tansiyon problemine karşı her gün aynı saatlerde aynı tartı aracını kullanarak kilosunu takip etmelidir,
- Ödem oluşması hamilelikte yüksek tansiyon probleminin önemli etkilerinden biridir. Bunu önlemek için protein açısından zengin olan besinler tüketilmelidir. Et, süt, yoğurt ve yumurta gibi besinler protein açısından zengindir.
- Hamilelikte yüksek tansiyon oluşmasının önemli nedenlerinden biri damar kasılmalarıdır. Bu nedenle stresi yüksek, gerginliği fazla ortamlarda bulunulmamalıdır
- Tüketilen sıvı miktarının fazla olması gerekir
- Hamilelikte yüksek tansiyonun etkilerini azaltmak için her gün kısa yürüyüşler yapılabilir.
Yüksek tansiyon probleminin olduğunun bilinmemesi durumunda anne adayı, karnının üst tarafında ağrı ve ağrı ile beraber baş ağrısı, bulantı ve kusma şikayetleri oluşuyorsa, bulanık görme gibi bir şikayet oluşuyorsa hamilelikte yüksek tansiyon şeklinde bir problem oluşabilir. Bu nedenle mutlaka anne adayı bir uzmana görünmelidir. Hamilelikte yüksek tansiyon problemi hamileliğin ilk aşamalarında görülmeye başlanırsa anne adayının yatakta dinlenmesi tansiyonu düşürücü etki yapabilir. Bu dönemde anne adayının hayati tehlike yaşamasına neden olabilen komplikasyonlardan biri hamilelelik döneminde görülebilen hipertansiyonun ileri bir aşaması olan HELLP sendromudur. HELLP sendromu anne adaylarının % 0,2’si ile % 0,6 arasında bir değerde görülebilmektedir.
Yüksek tansiyon ve egzersiz
Kan basıncı ilaçlar ile kontrol altına alındıktan sonra, egzersiz programına başlanabilir.
Düzenli Egzersizin Faydası Nedir?
- Kullanılan ilacın dozunu azaltabilir veya ilaca gereksinimi ortadan kaldırabilir.
- Kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır.
- Kişiyi enerjik kılar; stresi azaltır.
- Kilo vermeye yardımcı olur.
- Kasları ve kemikleri güçlendirir.
- Yaşam kalitesini artırır.
- Düzenli egzersiz kan basıncını azaltır. Araştırmalar düzenli egzersizin hafif ve orta derecede hipertansiyonda kan basıncını ortalama 10 mmHg düşürdüğünü göstermektedir. Bu miktar kan basıncı ilaçları ile elde edilen etki ile benzerdir. Ancak uzun dönemde sağlanacak faydalar çok daha fazladır.Orta yoğunluktaki egzersizin ağır yoğunluktaki egzersize göre kan basıncını daha etkin düzeyde düşürebildiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Yüksek tansiyonda nasıl bir egzersiz programı uygulanır?
Orta ve ağır derecede egzersiz programlarına başlamadan önce risk analizi yapılması ve ön bir egzersiz testinden geçilmesi gerekir. Aerobik aktiviteler, yüksek kan basıncınızı kontrol etmenizi sağlar. Esneklik (germe) ve kuvvetlendirme egzersizleri ise egzersiz programının önemli bir parçasıdır.
Egzersiz Uygulanırken Dikkat Edilmesi Gereken Konular:
- Önce ısınma egzersizleri (10-15 dakika) yapılmalıdır.
- Isınma ve soğuma sırasında esneklik egzersizleri yapılmalıdır.
- Egzersiz yapılırken kalp atım hızı izlenmelidir. (Kalp atım hızı sayılarak veya kalp atım hızını gösteren aletler kullanılarak izlenebilir)
- Yapmaktan zevk alınan aktiviteler, grup halinde uygulanmalıdır.
- Egzersizlerin sonunda aktivite düzeyi yavaş yavaş azaltılmalıdır (5-10 dakika soğuma).
- Egzersiz sırasında nefes tutulmamalıdır. Egzersiz sırasında nefesi tutmak, kanın kalbe geri dönüşünü azaltır.
Yüksek tansiyonda aerobik egzersizler
Kalp hızını veya nefes alış verişini hızlandıran uzun süreli hareketler, aerobik (oksijen alarak yapılan) egzersizler olarak düşünülür. Merdiven çıkma, yürüyüş, hafif koşu, bisiklete binme ve yüzme aerobik aktivitelere örnek olarak verilebilir.
Yürüyüş: Organizmanın temel fiziksel aktivitesidir. Herkes tarafından, her zaman ve her yerde yapılabilir. Yürüyüş, bacaklarda kan dolaşımını artırır ve kalp kasını kuvvetlendirir. Kemik ve kaslar için çok az yaralanma riski oluşturur. Hızlı ve tempolu yürüyüş aerobik egzersizdir. Hızlı adımlarla yürüyüş, aynı mesafede, en az koşu kadar kalori yakar. Bu aktiviteden yeterince yarar sağlayabilmek için, uzun süre yürümek gerekir. Uygun ayakkabılar ile günde en az bir saat yürümek önerilir.
Koşu: Kasların ve kalp-solunum sisteminin kapasitesini dereceli olarak güçlendiren bir fiziksel aktivitedir. Yaralanmalardan korunmak için bilinçli bir programın uygulanması gerekir. 40 yaş üzeri iseniz, spor geçmişiniz olsa bile bir hekim kontrolünden geçerek ve düzenli bir antrenman programı uygulamalısınız. Programları uygularken fizyoterapiste danışmalısınız. Fizyoterapistin denetimi ile çalışmanız egzersizin daha etkili ve güvenli olmasını sağlar.
Yüzme: Koşu gibi, yüzmeye de dereceli olarak başlamak gerekir. Başlangıçta en fazla 500 m yüzülür ve dinlenilir. Mesafe azar azar artırılır. Havuz kurallarına ve güvenlik tedbirlerine dikkat edilmesi gerekir. Bu pek doğal olarak kişinin fonksiyonel egzersiz kapasitesine bağlıdır. Örneğin 500 m, bazıları için yeterli olurken bazı kişiler için ulaşılmazdır.
Bisiklet: Bisiklet, bacakları ve ayakları, vücudun ağırlığından kurtaran bir koşulda uygulanır. Bacaklar, koşudakinden çok daha az yaralanma ve burkulma riski ile karşı karşıyadır. Bisiklet çevirme kalp-solunum kapasitesinin geliştirilmesi için önerilir. Evde sabit bisiklet kullanımı, bacak, uyluk ve kalça kaslarınızı çalıştırır. Katedilen mesafeyi ve egzersiz yapan kişinin nabız sayısını gösteren sabit bisikletler, evde kullanıma en uygun olanlarıdır. Diğer sporları yapma olanağınız yoksa, evde sabit bisiklet kullanımı çok iyi bir çözüm olabilir.
- Aerobik tipteki egzersizler, haftanın çoğu gününde, her seferinde en az 30 dakika olarak uygulanmalıdır.
- Eğer bir seferde bu kadar zaman ayrılamıyorsa, aktivite süresi gün içinde daha kısa sürelere bölünebilir.
- Egzersizi düşük-orta düzeyde ve tahmini en yüksek kalp hızında (220-yaş) [%60-80’inde] yapınız. Bu seviyenin düzenlenmesinde fizyoterapisten yardım alınmalıdır.
Esneklik (Germe) egzersizleri
Farklı kas gruplarını içeren germe egzersizleri uygulanabilir. Kas, gergin bir pozisyonda 10-20 saniye süre ile tutulur. Esnekliği az olan kas grupları için bu hareketler, 60 saniye süre ile uygulandığında, o kas grubunun esnekliğinde zamanla bir artış sağlanabilir.
Kuvvetlendirme Egzersizleri
Dirençli egzersizler (ağırlık kaldırma gibi), genellikle hipertansiyonu olan kişilere önerilmez. Uygun olduğunda, kuvvetlendirme egzersizlerinin kalp-dolaşım dayanıklılığını güçlendiren, aerobik egzersizlerle birlikte kullanılması önerilmektedir. Kişinin duruşu, kaldırdığı ağırlık miktarı mutlaka takip edilmelidir. Egzersizler sırasında nefesin tutulmaması gerekir.
Günlük Yaşamla İlgili İpuçları
- Asansör kullanmak yerine merdivenlerden inip çıkınız.
- İşyerinize giderken araba ile gitmek yerine yürüyün veya otobüsten bir veya iki durak önce ininiz.
- İşyerine geldiğinizde arabanızı park yerinin en uzak bölgesine park ediniz.
- Sizinle birlikte egzersiz yapacak birini bulunuz. Bu sayede daha istekli egzersiz yapabilirsiniz.
Egzersiz sırasında aşağıdaki uyarıcı belirtilerden birini hissettiğinizde, hemen egzersizi bırakınız ve doktorunuza başvurunuz:
- Göğüs ağrısı veya rahatsızlık hissi,
- Baş dönmesi veya bayılma,
- Kol veya çenenizde ağrı,
- Ciddi nefes alamama hissi,
- Düzensiz kalp atımı,
- Aşırı yorgunluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder