12 Mayıs 2015 Salı

MİGREN


MİGREN NEDİR?

Başı ağrımayan insan sayısı çok azdır ve toplumun %2 lik bir kısmını oluşturmaktadır. Herkes hayatının belli dönemlerinde baş ağrısı çeker. Fakat nedeninin kötü bir vaka olması (beyinde tümör, felç) çok nadirdir. Migren ise hayatı tehdit eden tehlikeli bir hastalık değildir. Genelde ataklar halinde ortaya çıkan, kafanın tek tarafına yerleşen, zonklayıcı bir baş ağrısı şeklidir. Ataklar 4 saat ile 72 saat arasında değişebilir. Bu ataklar sırasında baş ağrısının yanısıra bulantı, kusma, normal ışık ve sesten rahatsız olma gibi şikayetler de görülebilir.
Migren artık sinirsel(nörolojik) bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Beyinde bulunan bazı kimyasal maddelerin (serotonin gibi) azalması ya da etki göstermemesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kişi karanlık, sesten uzak bir odada uyumak ister. Günlük yaşamı engelleyen bir durumdur. Tedavi edilebilir.

MİGREN KİMLERDE GÖRÜLÜR?

Migrenin kadınlarda görülme sıklığı erkeklerdekinin üç katıdır. Bu farklılığın sebebi kadındaki hormonal değişikliklerdir. Hastaların çoğunda atak 40 yaşından önce ortaya çıkar. Bu da genelde ergenlik çağına denk gelir. 50
yaşının üstünde birinde migren başlama ihtimali zayıftır. Kadınlarda çoğunlukla orta yaşlarda ortaya çıkmaktadır.

NİÇİN MİGREN HASTASI OLURUZ?

Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte beyin kandamarları ve beynin sinir iletimindeki kimyasal madde değişiklikleri sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kadınlardaki hormon değişikliği migren ağrısına yol açabilir. Genetik (aileden gelen, kalıtsal) faktörler konusunda çalışmalar sürmektedir. Annesi ya da babası migren hastası olan birinin migren hastası olma ihtimali %40 dır. Hem annesi hem babası migren hastası olan birisi %75 oranında migren hastası olabilir ki bu çok yüksek bir ihtimaldir.

MİGREN TİPLERİ NELERDİR?

Toplumda en çok oranda görülen iki farklı migren tipi vardır:
  • BASİT MİGREN: Migrenli hastaların %75 inde görülür. Aurasız migren atakları vardır. Adi migren de denir. Sıklıkla bayanlarda görülür. Tek ya da çift taraflı baş ağrısı görülür. Kusma nadirdir.
  • KLASİK MİGREN: Auralı migren atakları görülür. Migrenli hastaların %10’unu oluşturur. Çocuklukta ergenlikte başlar. İlk atak 40 yaşından sonra gelir. 2-6 saat kadar sürer. Kişinin görme alanında boşluk vardır. Hasta boşluk olan yeri göremez. Başın tek tarafı ağrır. Bulantıyla birlikte kusma buna eşlik eder.
Aura, baş ağrısı başlamadan önce beliren, sıklıkla görme alanında sorunlar olan, bazı sinirsel belirtilerdir.Migren şafağı da denir. Diğer migren tipleri seyrek olarak görülür. Bunlar:
  • Baş ağrısız auralı migren: Uzun süre boyunca auralı migren yaşayan bir kişide zamanla baş ağrısı geçer veya azalır.
  • Baziler migren: Bilinen migren belirtileri yanında cümle kurmada güçlük, baş dönmesi, çift görme, kulakta çınlama ve dengesizlik görülebilir. Daha sonra migren baş ağrısı başlar.
  • Hemiplejik migren: Hem auralı migren hem de kol ve bacak dahil vücudun bütün yarısında kas güçsüzlüğü veya felç görülür. Atak süresince devam edebilir.
  • Status migrenozus: 3 günden fazla süren migren ataklarıdır. Boyun ve omuzdaki kasların kasılmasına bağlı olarak ortaya çıkabilir.
  • Retinal migren: Baş ağrısıyla birlikte bir gözde görme bozukluğu olur. Kısa sürelidir. Göz muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmaz.
  • Oftalmoplejik migren: Baş ağrısı ve gözün hareketlerini kontrol eden sinirlerin bir bölümünde felç vardır.

MİGRENİN BELİRTİLERİ NELERDİR? MİGREN KAÇ EVREYE AYRILIR?

Hasta migren sırasında bir müddet kendini soyutlamak, dinlenmek ihtiyacı hisseder. Bazı belirtiler hastayı baş ağrısından daha çok rahatsız edebilir. Migreni beş evreye ayırabiliriz:

UYARICI BELİRTİLER

  • Yorgunluk,
  • Işıktan ve sesten rahatsız olma,
  •  Kaslarda ağrı,
  • Mide bulantısı, kabızlık, ishal,
  • Susuzluk, idrara sık çıkma
  • Huzursuzluk, üzüntü gibi belirtiler migren atağının geleceğini gösterebilir.

AURA DÖNEMİ

Migren ağrısından ortalama 20 dakika kadar önce görülen dönemdir. Tek taraflı görme kaybı, kör nokta, ışınsal tarzda renkli titrek çizgiler, ışık çakması, kolda bacakta karıncalanma, uyuşma hissi olabilir. Örneğin aura dönemi geçiren bir hasta bu durumu şöyle tanımlamaktadır: Kısmi görme kaybı yaşıyorum. Bu hep baş ağrım olmadan hemen önce oluyor. Ortalama yarım saat sürüyor. Baş ağrım başladığında görmem normale dönüyor.
Aura migren habercisi olarak kabul edilmektedir.

BAŞ AĞRISI DÖNEMİ

72 saate kadar sürebilen bir dönemdir. Başın tek tarafında zonklayıcı bir ağrı vardır. Bazen başın iki tarafı da tutabilir. Hareket ederken ağrı artar. Bununla birlikte bulantı, kusma, ışık ve gürültüden rahatsız olma gibi durumlar mevcuttur. Bir migren hastası bu dönemi şöyle özetlemektedir:
Kafam zonkluyor, beynim patlayacak gibi oluyor. Normal ışık bile beni rahatsız ediyor. Kafamın yerinden fırlayacağını düşünüyorum. Midem bulanıyor. Huzursuz biri oluyorum. Atak başladığı sırada üşüyorum.

AĞRININ GEÇMESİ DÖNEMİ

Ağrının geçmesi için uyumaya çalışmak biraz rahatlamanızı sağlar. Ama ağrının geçmesi için yapılması gerekenler kişiden kişiye değişebilir. Çocuklarda kusma çok faydalı olabilir. Kimisi için de mutlaka ilaç tedavisi gerekir. Bazı hastalar ise atağın geçmesini bekler çünkü başka bir şeyin işe yaramadığını söylemektedirler.

İYİLEŞME DÖNEMİ

Atak geçtikten sonra, daha doğrusu baş ağrısı geçince, bir gün boyunca kendinizi çok yorgun hissedebilirsiniz. Çok yorucu bir işten çıkmış gibi olursunuz. Bazı hastalar ise baş ağrısından sonra kendilerini gayet enerjik hissettiklerini söylemektedir.

MİGREN ATAKLARI NE KADAR SIKLIKLA GELİR?

Atak sıklığı değişken bir durumdur. Kişiden kişiye değiştiği gibi kişinin atak zamanı da değişken olabilir. Ayda 1-2 kez ya da haftada bir atak geçirilebilir. Ayrıca ataktan sonra uzun bir süre atak gelmeyebilir. Ama kesin olan bir şey var ki her gün migren atağı gelmez.

MİGRENİ TETİKLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?

Migren atağının gelmesi için tek bir tetikleyici yoktur. Zaten tek bir tetikleyici migren atağı oluşturmaz. Üst üste gelen etmenler atağın başlamasına sebep olur. Bir hastanede yapılan araştırmalarda migren hastalarından alınan cevaplara göre en sık görülen durumlar stres, hormonlarda değişiklik, halsizlik, yorgunluk ve öğün atlamadır. Çocuklarda aç kalma, az yemek yeme, kadınlarda adet dönemiyle ilgili hormonal değişiklikler migrene neden olabilir.
Şu faktörlerde migren tetikleyicisi kabul edilmektedir:
  • Yeterince yememek,
  • Bazı yiyecekler ve içecekler; eski peynir, çerez, çikolata, şarap, alkol, kafeinli içecekler, kahve, çay, katkı maddeleri,
  • Çevresel faktörler; göz alıcı ışık, ağır koku, seyahat, çok yorulma, hava değişiklikleri,
  • Hormonal değişiklikler; adet dönemi, gebelikdoğum kontrol hapları,
  • Uyku problemi; uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma,
  • Duygusal değişiklikler; endişe, üzüntü, tartışma, heyecan, depresyon, stres,
  • Baş ve boyunda ağrı; göz, boyun, diş, çene ağrısı,
  • Bu tetikleyicilerin hepsi bir kişide olmak zorunda değildir. Atak başlaması için yukarıdaki bir kaç neden yeterli olabilir.

HEMOROİT

Hemoroit nedir?
Anüsümüzün(makat) hemen çıkış kısmına yakın bölgelerde dışkılamanın kolaylaşmasına hizmet eden dokulardan oluşmuş küçük yastıkçıklar vardır. Bu yastıkçıklar dışkılama sırasında insanın ıkınmasıyla şişerek dışarıya çıkan dışkının daha az bir yüzeye temas etmesini sağlamaktadır.
Hemoroit; Bu bölgelerdeki toplardamarlardaki kanın göllenerek etrafına basınç yapması ve etrafındaki dokunun büyümesine ve sarkmasına neden olmasıdır. Büyüyen ve sarkan bu dokular duruma göre anüs içerisinde veya anüs dışarısında olabilmektedir. Anüs içerisinde oluşan vakalara iç hemoroit anüs dışarısında olan vakalara ise dış hemoroit denilmektedir.

Hemoroit sebebi nedir?
Hemoroit; sürekli kabızlık çeken insanlarda çokça görülmektedir. Ailesinde veya yakın akrabalarında hemoroit görülen kimseler bu rahatsızlığa daha çok yakalanmaktadır. Hemoroite neden olan en önemli faktörün kabızlık olduğu ise bilinen bir gerçektir. Bu durumda kabızlığa neden olan şeyler dolaylı olarak hemoroite de neden olmaktadır.

Hemoroit belirtileri nelerdir?
Hemoroit belirtileri hemoroitin gelişim durumuna göre farklılık göstermekle birlikte en genel olarak;
Anüs(makat) civarında tatlı kaşıntılar,
Büyük dışkıdan sonra devam eden dışkılama isteği,
Ele gelen küçük kabartılar,
İç çamaşırınızda lekeler(Bu lekeler kan lekesi olabildiği gibi et suyu renginde akıntı lekeleri de olabilmektedir.)
Dışkıda kan görme,
Dışkı sırasında veya hemen sonrasında başlayan ve devam eden makat yanmaları, acı

Hemoroit hastalığının evreleri;
Tıbbi olarak bir hemoroit rahatsızlığı verdiği belirtilere göre 1 den 4 e kadar derecelendirilir. Be derecelendirilme basamağıyla da isimlendirilir. Bu evreler ve belirtileri;
1.    Evre: Makatta tatlı kaşıntılar görülür, ağrısız kanama olabilir, herhangi bir şişlik veya memeleşme görülmez.
2.    Evre: Ele gelen şişlikler veya memeleşme görülür. Dışkılama sırasında yanma veya ağrı oldukça hafiftir. Bu yanma veya ağrı olmayadabilir. Kanama ve akıntı sıkça görülür.
3.    Evre: Makat dışına taşan şişlikler ve memeleşme görülür. Dışkılamadan sonra bu memelerin elle anüs içerisine ittirilmesi gerekebilir. Kaşıntılar artmıştır ve kanamalar uzun sürelidir. İç çamaşırınızda artık daha fazla lekeler görmektesinizdir.
4.    Evre: Bu evrede makattan sarkan memeler ve şişlikler normalde de ele gelmeye başlamıştır. Ağrılı tuvaletler artık çekilmez olmaya başlamıştır. Oturamama yatamama yürüyememe dahil hayat ciddi derecede zorlaşmıştır.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

MEME KANSERİ

Meme Kanseri Hakkında

Meme kanseri kadınlarda en fazla görülen kanserdir. Meme kanseri, hücrelerin kanser niteliği kazanması (sınırsız ve kontrolsüz çoğalma, büyümeye başlaması) sonucu oluşur.
Dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri her 8-10 kadından birinde yaşam boyunca  oluşmaktadır. Fakat, çok az kişi bunun önemini anlamakta veya risk altında olduğunun farkına varmaktadır.
Yeni tedavi seçenekleri giderek artmakla birlikte, meme kanserinde başarı erken tanıdan geçmektedir. Meme kanserine erken tanı konulursa hastalıktan kurtulma şansı %96’dır. Bu sebeple erken tarama tetkiklerini yaptırmak ve  sizi erkenden uyaracak ve doktora başvurmanızı sağlayacak belirtileri iyi bilmek gerekmektedir.

Risk altında mısınız?Meme kanseri riski,  kadınlarda salgılanan östrojen isimli hormona maruziyet süresine bağlı olarak artmaktadır. Meme kanseri riskini artıran unsurlar:
  • Yaş: Yaş ilerledikçe (özellikle 50 yaşından sonra) meme kanseri riski artmaktadır.  25 yaşındaki her 20.000 kadından birinde meme kanseri görülürken, 80 yaşına ulaşan kadınlarda bu risk her 8 kadında bire çıkmaktadır.
    Aile öyküsü: Ailesinde, özellikle birinci derece yakınlarında, meme kanseri  ve/veya over kanseri olanlarda risk artmaktadır.
  • Adet başlangıç ve menapoz yaşı: Erken yaşta adet görmeye başlayanlar (12 yaş öncesi) ve geç menapoza girenlerde (50 yaşından sonra), meme dokusu daha uzun östrojen hormonu etkisinde kaldığı için meme kanseri riski artmaktadır.
  • Doğum ve emzirme: Hiç doğum yapmamak, geç doğum yapmak (30 yaş sonrası), emzirmemek riski artırmaktadır.
  • Hormon tedavileri: Menapoz sonrası kontrolsüz kullanılan hormon tedavileri riski artırmaktadır.
  • Kilo: Aşırı kilolu olmak, yağlı beslenmek riski artırmaktadır.
  • Genetik: Meme kanserlerinin yanlız %5-10’u genetik bir bozukluğa bağlıdır. Ailesinde erken yaşta meme kanseri görülen birden fazla yakını olan, meme kanseri ve over kanseri birlikte görülen yakını olan, çift taraflı meme kanseri veya erkek akrabasında meme kanseri öyküsü olan kişilere genetik testlerin yapılması önerilmektedir.
  • Doğum kontrol hapı: Riski artırdığı gösterilmemiştir.
  • Diyet: Hayvansal gıdalardan sakınmak, yağlı gıdalardan kaçınmak, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmek ve ideal kiloyu korumak riski azaltmaktadır.
  • Fizik aktivite: Kilo artışını önlemekte ve riski azaltmaktadır.
  • Alkol: Düzenli kullanım riski artırmaktadır
Belirtiler nelerdir? Meme kanserinin en sık belirtisi memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların %10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri göğüste oluşan geçici olmayan değişimler (örneğin kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar), akıntılar, aşınma, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi de dahil olmak üzere göğüs ucu belirtileridir. Tedavisi en kolay olan erken evredeki meme kanserleri tipik olarak hiçbir belirti göstermezler. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavi seçeneklerinin sayısını, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını önemli oranda arttırır.
Erken tanı için tarama tetkikleri nelerdir?Erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır:
  • Kişisel (Kendi kendine yapılan) meme muayenesi: 16 yaş sonrası, adetin 7-10. günleri arasında ayda bir kez yapılması önerilir. Kendi kendine meme muayenesinin nasıl yapıldığı konusunda Resim 1-4’e bakınız.
  • Klinik (Doktor tarafından yapılan) meme muayenesi: 20-40 yaş arası 1-3 yılda bir, 40 yaşından itibaren ise yıllık olarak doktor tarafından meme muayenesi yapılması önerilir.
  • Mamografi: Standart düzeyde riski olan kadınlarda 40 yaşından  itibaren yıllık mamografi yapılması meme kanserinin erken evrede yakalanmasını sağlamaktadır.
Aylık kendi meme muayenesi ve yıllık mammografisi düzenli yapılanlarda meme kanseri 0.7 cm çapında yakalanırken, kendi muayenesini zaman zaman yapan ve düzensiz mammografi yapılanlarda tümör yakalandığında çapı 1.4 cm olmaktadır. Kendi meme muayenesini yapmayan ve düzensiz mammografi yaptıranlarda tümör yakalanma boyutu 2.3 cm ve bu muayene ve mammografileri hiç yaptırmayanlarda tümör yakalama çapı 3.8 cm olmaktadır. Bu veriler düzenli aylık kendi kendine muayene ve düzenli mammografi yaptıranlarda meme kanserinin çok erken evrede yakalanabildiğini göstermektedir.
Meme kanseri riski nasıl azaltılabilir?Meme kanseri riski günlük yaşamda yapılacak bazı değişikliklerle azaltılabilir. Kilo almamaya dikkat etmek, spor yapmak, yağ içeriği yüksek gıdalar yememek, sigara ve alkol kullanmamak ve menapoz sonrası hormon replasman tedavileri almamak yoluyla risk azaltılabilir. Ailede öyküsü ile genetik geçişli meme kanseri riski yüksek olanlarda yapılacak olan genetikANALIZLER sonucunda genetik bir bozukluk saptanan hastalarda ise, her iki memenin cerrahi olarak çıkarılması ve yerine protez konması, yumurtalıkların (over) alınması veya ilaç tedavisi gibi yöntemlerden birisi uygulanabilir.
Tanı nasıl konur?Meme kanseri tanısı görüntüleme birimleri ve klinik muayene bulguları ile konur. Görüntülemenin temel direği yıllık mammografidir. Memenin yapısal özelliklerine ve bulgulara göre mammografiye meme ultrasonu eklenebilir. Eskiden analog cihazlarla çekilen mammografiler günümüzde dijital cihazlarla yapılmaktadır.  Mammografi ve meme ultrasonunun bu konuda uzmanlaşmış bir meme radyoloğu tarafından ve en az 20 dakika süre ayrılarak yapılması gerekmektedir.   
Ameliyatsız doku tanısı konulabilir mi?Günümüz görüntüleme olanakları memedeki 1 milimetrelik bir kist veya kitlenin, ultrason eşliğinde doku tanısının konulmasına olanak tanımaktadır.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi en kısa sürede tanı koyduran,  en kolay uygulanan ve hasta için riski en az olan yöntemlerden biridir. Radyolojik açıdan şüpheli görünen en küçük odakladan (1 mm gibi),  Radyolog tarafından ultrason eşliğinde cerrrahi girişim olmaksızın iğneyle örnek alınmakta, alınan materyal patologlar tarafından anında değerlendirerek, alınan dokunun yeterliliği saptamakta ve en kısa sürede hastanın tanısı konulmaktadır.  

Meme kanseri tanısında alınan parçaların (biopsi) patolojik incelemesinin önemi nedir? Bu incelemenin nerede yapıldığının önemi var mıdır?Meme kanserinde alınan hücre ve doku örneklerinin incelenmesi sonucunda hastaya tanı konulabilmektedir.  Hasta için en doğru ve hızlı sonucu vermede uygulanan laboratuar teknikleri çok önemlidir. Hastanemizde ince iğne aspirasyon biyopsilerinde elde edilen hücrelerin teknik açıdan en iyi şekilde hazırlanması, radyoloji ve patoloji ekibimizin birlikte çalışmasına bağlıdır. Hastadan cerrahi girişim veya ultrason altında alınan biyopsi doku örnekleri en kısa sürede işleme alınmakta, aynı gün akşam veya ertesi gün hastaya raporu teslim edimektedir. Hastanemizin çok  geniş bir  immuno-histokimya çalışma paneli vardır. Meme kanseri olan hastalarda hastalığın tedavisini ve gidişini belirlemek için gerekli belirteçler immunohistokimyasal olarak araştırılır ve rapor edilir.
Biyopsi yapılmasının hastalığın ilerlemesine olumsuz etkisi var mıdır?Kanserin kesin tanısına ancak biyopsi örneklerinin patoloji kliniğinde incelenmesi sonucunda ulaşılır. Biopsi olmadan sadece fizik muayene ve filmlere bakılarak kanserden şüphelenilebilir, ancak kesin  kanser tanısı konulamaz ve tedavi başlanamaz. Halk arasında bazen başka kişiler örnek gösterilerek “Biyopsi yaptılar bir daha da iyileşemedi”, “Hastalığı daha kötü oldu” gibi söylentiler olmaktadır. Bunlar çok yanlış yorumlardır ve birçok hastanın gereksiz yere korkmasına, teşhisin gecikmesine ve bu sebeple varolan tedavi şanslarını da kaybetmelerine yol açabilmektedir. Biyopsi işleminin hastalığa olumsuz bir etkisi yoktur. Bu işlem sadece tanıyı koydurur.
Hastalık aşamaları nelerdir (Evreleme)? Kanser tanısı konduktan sonra hekiminiz öncelikle hastalığın yaygınlığını veya bir başka deyişle hangi aşamada olduğunu (evresini) saptayacaktır. Bu evreleme, uygulanacak tedavi yöntemlerine ve sıralamasına karar vermede gereklidir. Meme kanseri 4 ana evrede olabilir. Doğru evreyi saptamak için karına yönelik ultrasonografi veya tomografi, akciğer veya beyine yönelik bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme, kemik taraması (tüm vücut kemik sintigrafisi), PET gibi tetkikler gerekebilir.
Meme kanseri nasıl tedavi edilir?Hastalığın evresi, patolojik inceleme sonrası saptanan tümör özelliklerine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonal tedavi, ve biolojik tedaviler tek başlarına veya bir arada kullanılarak tedavi yapılmaktadır. 
Meme kanserinde cerrahi tedavinin yeri nedir? Meme kanserinin erken evresinde en etkin tedavi cerrahidir. Halk arasındaki yanlış inanışlar sebebiyle, hastalar cerrahi önerildiği zaman tedaviyi reddedebilmektedir. Meme kanserinde cerrahi tedavi önerilenler, hastalıkları erken evrelerde olan ve ameliyatla kanserli doku tam olarak çıkartılabildiğinde yaşam şansı en yüksek hasta grubunu oluşturmaktadır.
Meme kanseri tanısı alan herkesin tüm memesinin çıkarılması gerekir mi?Hayır. Tümörün büyüklüğü, yeri ve mamografideki görünüm ameliyatın boyutunu belirlemektedir. Tümör küçük ve başlangıç evresinde ise memenin sadece küçük bir bölümünün alınması yeterli olabilmektedir. Aynı durumda ikinci bir seçenek daha vardır. Bu da memenin cildi ve meme başı korunarak içinin boşaltılması ve aynı seansta yeni meme yapılmasıdır.
Meme kanserinde ne tür cerrahi tedaviler uygulanmaktadır?Meme kanseri cerrahisi meme koruyucu cerrahi ve diğer cerrahi yöntemler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Meme koruyucu cerrahi memenin tümü yerine bir kısmı alınarak uygulanan bir tedavidir. Bu teknikte koltuk altı lenflerin biyopsisi ve ameliyat sonrası radyasyon tedavisi gerekebilir. Diğer cerrahi yöntemler ise memenin tümünün alınmasıdır. Memenin tümü alınırken uygun olanlarda meme başı ve derisi korunup içi tamamamen boşaltılabilir. Bu son seçenekte yeni meme yapılır. Bu yöntemde gerekiyorsa koltuk altı lenfleri biyopsisi yapılabilir.
Meme kanseri olan her hastanın koltukaltı lenf bezlerinin tamamı çıkarılmalı mıdır? Bunun yan etkileri nelerdir?Hayır. Günümüzde sentinal lenf nodu biopsisi yöntemi ile koltuk altı lenf bezlerinden örnekler alınmakta, tümör saptanmazsa, koltuk altındaki lenf  bezeleri çıkarılmamaktadır. Bu sayede gereksiz cerrahi girişim yapılması önlenmekte,  koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılmasına bağlı ileride kolda gelişebilecek ödemin önüne geçilmektedir.
Meme ameliyatı sonrası memenin plastik cerrahi ile tekrar oluşturulması için ne kadar süre gerekir?Memenin tekrar oluşturulması iki şekilde yapılmaktadır:
  • Aynı Seansta Yeni Meme Yapılması: Memenin alındığı ameliyatın devamı olarak ve daha hasta uyanmadan yeni memesi yapılmasıdır. Bu son yıllarda en sık kullanılan yöntemdir.
  • Sonradan Yeni Meme Yapılması: Çok ilerlemiş ve koltuk altı lenf bezlerine ulaşmış bazı hastalarda uygulanır. Bu hastalarda eğer radyoterapi uygulanacaksa tedavinin bitiminden 6 ay sonra yeni meme yapılır.  
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde uygulanan farklı cerrahi teknikler var mı?Hastanemizde meme kanserinde uygulanan ameliyat teknikleri hastalığın evresine, tümörün yerleştiği bölgeye göre değişiklik göstermektedir. Bu teknikler her bir hasta için tek tek ele alınmaktadır ve bunlar titizlikle uygulanmaktadır. Örneğin, meme kanseri nedeniyle memenin bir bölümü derisi ile alınsa da geriye kalan sağlam kansersiz kısmından yeni ve estetik olarak kabul edilir yeni bir meme yapılmaktadır. 
Herkese radyoterapi verilir mi?Hayır. Ameliyat sonrası tümör dokusunun patolojik incelemesinde saptanan tümör boyutu ve tutulan lenf nodu sayısına bakılarak radyoterapi kararı alınmaktadır. Memesinin tamamı alınmayan (meme koruyucu cerrahi yapılan) hastaların hepsine ameliyat sonrası radyoterapi verilmesi gerekmektedir.
Herkese kemoterapi verilir mi?Ameliyat sonrası tümör dokusunun patolojik incelemesinde saptanan tümör özelliklerine bakılarak kemoterapi kararı alınmaktadır. Cerrahi yapılan hastalarda gözle görünen kanserli doku çıkarılmaktadır. Bu hastalarda kemoterapi, radyolojik yöntemlerle  saptanamayan mikroskopik düzeyde kalmış olabilecek kanser hücrelerinin yok edilerek hastalığın nüks etmesini önlemek amacı ile verilmektedir. Cerrahi yapılamayan hastalarda ise hastalığın ilerlemesinin durdurulması, tümörün küçültülmesi ve tümöre bağlı şikayetlerin azaltılması, yaşam süresi ve yaşam kalitesinin artırılması amacıyla kemoterapi verilmektedir. Sanılanın aksine uzun dönemde kemoterapi yaşam kalitesini kötüleştirmez, iyileştirir. Kemoterapinin yan etkileri kısa süreli ve geri dönüşlüdür.
Kemoterapi nedir? Kanser hücrelerini tahrip eden, büyüme ve çoğalmasını engelleyen kanser ilaçları kullanılarak yapılan tedaviye kemoterapi denir. Kemoterapi, kanser tedavisinde, tek başına veya cerrahi işlemle ve/veya radyoterapi ile birlikte, kanserin  tipi ve evresine göre değişen sıralamalarla kullanılabilir.
Kemoterapinin kim tarafından ve nerede verildiğinin önemi var mıdır?Çok sayıdaki kemoterapi ilacının, özelliklerini, kullanma şekillerini ve yan tesirlerini bilerek, doğru ve yerinde kullanmak,  etkili dozlarda, fakat hastayı yan etkilerden koruyarak verilebilmek için tedavinin  bu konuda uzmanlaşmış olan Medikal Onkolog tarafından verilmesi gerekmektedir. Kemoterapi uygulamalarında en önemli nokta kemoterapi sonrası yakın izlem ve yan etkilere erken müdahale edilmesidir. Bu sebeple, doktorunuza 24 saat ulaşabileceğiniz bir merkezde tedavi olmak önem taşımaktadır.
Hormon tedavisi kimlere verilir?Tümör dokusunun patolojik incelemesinde hormona duyarlı olduğu saptanan tüm hastalara hormon tedavisi verilmektedir. Bu tedavi ile östrojen ve progesteron hormonlarının vücuttaki düzeyinin azaltılmakta veya tümörün bu hormonlara cevap vererek büyümesi engellenmektedir. Hormon tedavisi ile cerrahi yapılmış olan hastalarda hastalığın nüks etmesi (tekrarlaması) riski azalmakta, cerrrahi yapılmamış hastalarda ise tümör küçülmektedir. 
Multidisipliner yaklaşım nedir? Neden gereklidir?Meme kanserinde her hastanın durumu birbirinden farklıdır. Hastalığın ve hastanın durumuna göre farklı tedavi seçeneklerinin tek başına veya birlikte kullanılması, farklı bölümlerden bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda doktorun ortak çalışması ve hasta için en doğru tedavinin ortak kararla belirlenmesi gerekmektedir. Bu şekilde en doğru ve güncel tedaviler gecikmeksizin uygulanabilir. Multidisipliner yaklaşımda medikal onkoloji, genel cerrahi, radyasyon onkolojisi, patoloji, radyoloji, nükleer tıp, plastik cerrahi uzmanlarının ortak görüşü alınmakta; gerekli durumlarda diyetisyen, psikiatri ve ağrı tedavi uzmanının yardımı istenmektedir.
Meme kanseri Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde nasıl tedavi edilir?
Y
EDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ meme kanseri şüphesi olan hastalarda en ileri teknoloji ile tetkik yapma imkanlarına sahip olan bir merkezdir. Başvuran hastaların gereken tüm tetkikleri bir kaç gün içerisinde tamamlanabilmektedir. Biyopsi örneklerinin patolojik incelemesi de 1-2 gün içerisinde tamamlanıp kesin tanıya ulaşıldığında hastanın durumu  MEME KANSERİ KONSEYİNDE tartışılmakta ve tedavileri belirlenmektedir. Bu konseyde medikal onkoloji, genel cerrahi, plastik cerrahi, patoloji, radyoloji, nükleer tıp uzmanları bulunmaktadır.  Hastanemiz bünyesinde PET/BT cihazının bulunması hastalığın evrelenmesinde büyük avantaj sağlamaktadır. Her hasta tedavi kararı öncesinde genel durumu, tedaviye uygunluğu, akciğer kapasitesi, kalp fonksiyonları ve diğer sistemlere ait sorunları yönünden detaylı olarak değerlendirilmekte ve hasta için en uygun yöntem titizlikle kararlaştırılmaktadır. Hastalar bir sorunları olduğunda doktorlarına 365 gün 24 saat ulaşabilmektedirler.  Meme Hastalıkları Merkezinde çalışan doktorlar olarak amacımız hastalarımıza en az sıkıntı verecek yöntemlerle, en kısa sürede tanı koymak, en iyi şekilde tedavi etmek, en iyi estetik sonuca ulaşmak, en uzun ve en kaliteli yaşam imkanını sunmaktır.

UNUTMAYIN:
  • Kendi kendine meme muayenenizi her ay düzenli olarak yapınız. Yeni bir şişlik veya yara ile karşılaşırsanız hemen merkezimize başvurunuz.
  • Kırk yaş sonrasında mutlaka yılda bir kez mammografi yaptırınız. 
  • Erken tanı hayat kurtarır.
  • Düzenli takiplerinizi yaptırınız.  Meme kanseri belirtileri ve risklerini öğreniniz. Bunlardan birisi veya birkaçı siz veya yakınlarınızda varsa, hemen doktorunuza başvurunuz.
  • Tanı ve tedavi için Meme Hastalıkları Ünitesi olan bir hastanede ısrarcı olunuz, çünkü en iyi sonuca birlikte ve uyumla çalışan profesyonel bir ekiple ulaşılabilir.
  • Memeniz olmadan yaşamak zorunda değilsiniz. Memenizin tümör ameliyatı esnasında tekrar yapılabilmesi seçeneğini doktorunuzla mutlaka tartışınız. 
  • Memenizin hepsi veya bir kısmının alınması seçeneklerini ayrı ayrı konuşup her bir yöntemin farkını ve avantajlarını öğreniniz.
Evde meme muayenesi nasıl yapılmalıdır?

 
Resim 1
Her banyodan sonra adetin 7. ila 10. gününde yapılmalıdır.
Ayna karşısında eller belde olacak şekilde durulur.
Bu sırada memenin rengine, boyutuna, şekline bakılır.
Her iki memenin eşit olması gerekmektedir.
Eğer meme derisinde çöküntü, kızarıklık, şişlik, meme başında içeri çökme veya meme başının diğer meme başına göre farklı yöne bakması meme problemi lehine bulgulardır
 
Resim 2
Kollar yukarı kaldırılarak yukarıda sayılan değişiklikler tekrar aranır.
 
Resim 3Yatar posizyonda her iki meme parmak uçları yardımı ile muayene edilir
 
Resim 4Benzer şekilde meme muayenesi ayakta yapılabilir. Hastaların bir kısmı meme muayenesini banyoda daha rahat yaptıklarnı bildirmişlerdir. Muayene esnasında tüm memenin hissedilmesi gerekmektedir

UÇUK???


Pek çok insanda belirli dönemlerde farklı nedenlerden ötürü görülen uçuk, sinir hücrelerine yerleşen bir virüs türü olup bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte ortaya çıkmaktadır. Bulaşıcı bir virüs olması yanı sıra kötü bir görüntü oluşturması nedeniyle hızla tedaviye ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu yazımızda uçuk neden çıkar, uçuk çıkma sebepleri nelerdir, uçuk tedavisi nasıl yapılır gibi konular hakkında bilgiler bulabilirsiniz.
Zaman, zaman her insanda görülebilen ve vücuda yerleştiğinde bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte ortaya çıkan uçuk, deride oluşan bir virüs enfeksiyonu olarak tanımlanır. Çoğunlukla yüz ve dudak bölgesinde görülen uçuk bulaşıcı olduğu gibi estetik olarak da kötü bir görünüme neden olmaktadır.
Uçuk Çıkma Sebepleri Nelerdir
Uçuk, en sık karşılaşılan ağız yaralarından birisi olup genellikle dudak kenarlarında görülmektedir. Uçuk ortaya çıkmadan önce dudak kenarında ya da ağız içerisinde kaşıntı ve yanma şeklinde kendini belli etmektedir. Bu belirtilerin ortaya çıkmasından sonra bölge kızarmakta ve sonrasında şişerek içi su dolu küçük kabarcıkları oluşturmaktadır.
Uçuğun ortaya çıkış nedenleri arasında bağışıklık sisteminin zayıflaması ilk sırada yer alır. Bununla birlikte hijyene yeterince özen gösterilmemesi, beslenme düzenine dikkat edilmemesi ve stres gibi faktörler uçuğun oluşma görülme hızını artırır.
Uçuk Nasıl Geçer, Tedavisi Nasıl Yapılır
Antiviral uçuk kremleri ile tedavi edilen rahatsızlık, beslenme düzenine dikkat edilmesi durumunda hızla iyileşebilmektedir.

EGZAMA


egzama-nedirEgzama; toplumda yaygınlığı oldukça yüksek olan ve pek çok alt türü bulunan önemli bir cilt iltihabıdır. Tıpta dermatit olarak isimlendirilen hastalık çocuklarda yaygın bir cilt hastalığıdır. Dermatoloji kliniklerine başvuran hastaların %10-20’si bu hastalıktan muzdariptir. Yaygınlığına rağmen egzamanın sebepleri ve kesin tedavisi ile ilgili tıp dünyasının bugüne kadar verdiği net bir cevap bulunmamaktadır. Egzamanın daha çok kalıtsal olduğu düşünülmektedir ve hastaların çoğunda ortak belirtiler gözlenir. Bu nedenle hastalığın belirtilerinin iyi bilinmesi erken teşhis ve daha iyi tedavi başarısı için önem arzetmektedir. Kesin tedavisi bulunmamasına rağmen hastaların hekimin önerdiği uyarı ve önlemlere uyması Egzamadan kaynaklanan sorunun ağırlaşmasını azaltmaktadır.

Egzama hastalığı nedir

Egzama; çeşitli iç ve dış faktörlere derinin iltihaplı cevabı olarak ortaya çıkan durumun genel ismidir. Egzama (dermatit) en yaygın cilt hastalıklarından biridir fakat aynı zamanda, sebepleri ve kesin tedavisi ile ilgili de tıp dünyasının net cevaplayamadığı bir rahatsızlıktır. Hastaların çoğunda ortak belirtiler gözlenir. En çok görülen türleri Sinirsel, alerjik, yağlı deri, temas egzaması gibi egzama türleridir. En yaygın türü, ‘atopik dermatit’ olarak da bilinen, alerjik egzamadır ve daha çok kalıtsal olduğu düşünülür. Atopik kelimesi farklı anlamına gelir. Bu durumda derideki farklılık kastedilmektedir ve kalıtsal alerjik egzama türünün tanımında kullanılmaktadır. Bazı egzama türleri, örneğin temas egzaması tek bir sebepten kaynaklanabilirken, diğer egzama türleri pek çok faktörün bir araya gelmesiyle oluşabilir. Çocuklarda görülen egzama zamanla kendiliğinden iyileşebilir ancak yetişkinlerdeki egzamanın kesin tedavisi yoktur. Hastalığı tetikleyen etkenlerden uzak durularak, egzama kontrol altına alınabilir. Egzama, kronik  yani  uzun süreli veya kısa süreli ataklar şeklinde akut olabilir ve bir çok hastada yazın iyileşen egzama kışın yeniden ortaya çıkarak kötüye giden bir tablo gösterebilir.
Egzamanın kronik hali, kaşıntılı döküntü şeklinde kendini gösterir. Egzamalı bölgenin kaşınmasıyla birlikte çabukça çatlayan kalın deriler oluşmaya başlar. Akut egzama durumunda ise, deride, sıvı dolu kabarcıklarla birlikte, kızarıklık, şişkinlik ve kaşıntı en yaygın belirtilerdir. Egzama durumunda vücudun savunma mekanizması enfeksiyonlara karşı güçsüzdür bu sebeple enfeksiyonlardan ve mantar hastalıklarından dolayı kolayca iltihaplanma oluşur.

Egzama belirtileri

Egzamanın dönemine göre farklı döküntüler oluşabilir. Akut dönemde kızarıklık, şişlik, minik su toplayan kabarıklıklar ve sulantı ön plandadır. Hastalar şiddetli kaşıntı ve yanmadan yakınırlar. Bazı hastalarda kızarıklık ve kepeklenme olmaksızın sadece kaşıntı ve yanma yakınması olabilir. Subakut dönemde minik yakacık şeklinde kepeklenmeler ve kabuklanmalar görülürken kronik dönemde deri kuruyup kalınlaşır ve renk değişikliği oluşur. Deride çatlamalar meydana gelir.
Egzamada iltihaplanan deri bölgesinde kızarıklıklar meydana gelir ve egzamanın en tipik belirtilerinden biri olan kaşıntı başlar. Aynı zamanda iltihaplı bölge kurur ve üstünde sivilceye benzer oluşumlar meydana gelir; yer yer su toplanır. Egzamalı bölge kaşınırsa, enfeksiyonlu bölge genişler ve yayılır, deri kanar ve iltihaplanıp ağrıya sebep olabilir. Kaşımakla meydana gelen çatlaklardan giren mikroplar egzamanın daha hızlı yayılmasına ve bu bölgenin diğer hastalıklara da açık hale gelmesine neden olur. Kaşınarak tahriş edilmiş bir egzama bölgesi özellikle çocuklarda çok rahatsızlık verici olabilir. Egzama önce daha hassas olan yüzde ve baş derisinde çıkar, ardından kollara ve bacaklara yayılır, özellikle derinin katlandığı eklem bölgelerine ve giysilerin sürtündüğü tahriş olmaya daha açık bölgelerde kendini gösterir. Hastalığın verdiği rahatsızlığın başlıca nedeni daha çok kaşıma ile oluşan çatlaklardan giren mikropların yaptıkları enfeksiyona bağlıdır.

Egzama bulaşıcı mıdır?

Egzama bulaşıcı bir hastalık değildir daha çok elerjik bir reaksiyondur fakat çeşitli sebeplerle vücudun farklı bölgelerine hızla yayılabilir veya iyileşmiş hastalık yeniden tekrarlayabilir.

Egzamanın türlerine göre resimler

Aşağıdaki resimleri incelemeniz egzamanızın türünü teşhis etmenizi kolaylaştıracaktır.
El Dermatiti resimleri: Resim-1Resim-2, Boyna sıçramış el dermatitiInguinal Dermatiti resimleri: Resim-1Resim-2Resim-3Resim-4Bacak Dermatiti : Resim-1Resim-2Resim-3,
Alerjik Dermatiti : Resim-1Resim-2Resim-3
Toksik Egzama: Resim-1Resim-2
Yuvarlak Lezyonlu Egzama: Resim-1, Resim-2
Perioral Dermatit: Resim-1Resim-2Resim-3,
Çocuklarda Atopik Dermatit: Resim-1Resim-2

Egzama en sık vücudun hangi bölgelerinde görülür?

Egzamalarda tutulum egzamanın tipine göre değişir.
İrritan kontakt dermatit: el ve yüzü
Alerjik kontakt dermatit: el, ayak, yüzü
Dishidrotik egzama: parmak laterallerini
Fotosensitif egzalamar güneş gören bölgeleri
Fitofotokontakt dermatitler vücudun açıkta kalan bölümleri
Atopik dermatit: bebeklik döneminde yüzü, büyük çocuklarda kıvrım bölgelerini ve erişkinlerde yaygın tutulum gösterir.

Egzama nedenleri

Egzamaya neden olan uyaranlar çeşitlidir ve egzama tipine göre değişiklik gösterir. Bunlar dıştan veya içten kaynaklanabilir.
Deterjanlar, sabunlar, boyalar, giysiler, parfümler, kolonya, makyaj ürünleri, krem ve losyonlar, lastik maddeler, metaller gibi günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok madde deriye temas ederek ekzemaya (kontakt dermatite) neden olabilir. Egzamaya en sık neden olan ajanlarda egzama bölgesine göre farklılık gösterir. Elde deterjan ve sabunlar; yüzde sabun, makyaj malzemeleri; ağız ve dudaklarda diş macunu ve gargaralar; saçta boya ve şampuanlar; ayakta ayakkabı ve terlikler sık egzama nedenidir. Bu maddeler irritan (irritan kontakt dermatit) veya alerjik (alerjik kontakt dermatit) mekanizmalar ile egzamaya neden olurlar. İrritan etki ile ekzema yapan maddeler temastan hemen sonra egzamaya neden olabilirken, alerjik mekanizma ile egzama yapan maddelerin egzama oluşturması için belli bir duyarlanma dönemi gerekir. İrritan kontakt dermatitler kontakt dermatitin en sık sebebidir.
Bazı bitkilerin (incir gibi) cilde teması sonrası güneşe maruz kalınması egzama neden olabilir (fitofotokontakt dermatit). Ayrıca Çukurova bölgesi gibi sıcak gölgelerde bazı böceklerin ezilmesi sonucu açığa çıkan bir madde (pederin) de deride egzama tablosuna neden olabilir (paederus dermatiti). Cilt kuruluğu da kış aylarında egzama (kserotik egzama) nedeni olabilir. Dıştan sürülen kremler ve losyonlar deride ekzemaya neden olabildiği gibi ağızdan kullanılan ilaçlarda (jeneralize dermatit) yaygın egzama nedeni olabilir. Bazı ilaçlar güneşe duyarlılığı arttırarak güneş gören bölgelerde egzamaya yol açabilir (fotosensitif dermatit).
Egzamalar alerjik bünyesi olan (atopik) kişilerde daha sık gözlenir. Bu hastalarda vücutta tekrarlayan egzama ataklarının gelişir (atopik dermatit). Atopik dermatitli hastalarda tozlar, polenler, yiyecekler ve stres hastalığı arttırabilir. Bu hastalarda deride üreyen bazı bakterilerde hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Özellikle alerjik bünyesi olan kişilerde yılının belli dönemlerinde el ayakta tekrarlayan minik su toplamaları görülebilir (dishidrotik ekzema). Bu tür egzamalar bazı mesleklerde daha sık görülür (nikel ve kobalt alerjisi).

Egzamaya neden olan çevresel faktörler

Cilt Tahrişi: Egzama cildi tahriş eden herhangi bir şeyden dolayı meydana gelebilir. Örneğin temas egzaması (kontakt dermatit) söz konusuysa cilt, sabun, deterjan, şampuan, dezenfektan, çamaşır suyu ve parfüm gibi cildin sürekli maruz kaldığı hafif veya daha güçlü tahriş edici maddelere karşı zamanla hassas hale gelir. Bazen de cilt, bir maddeye sürekli maruz kalmasa da, cildi kurutan ve cildin doğal yağını alan bu maddeye ani tepki verir. Bu tip egzama alerjik değil, temas egzamasıdır. Ciltte kızarıklığa, kurumaya, çatlamaya ve kaşıntıya yol açar.
Alerjenler: Alerjik egzama örneğin, zehirli sarmaşık gibi alerjenler nedeniyle ortaya çıkar. Nikel benzeri metaller, egzamaya yol açan alerjenler arasındadır. Alerjenlerden kaynaklanan egzama genellikle çocuklarda görülür ve bazı kişilerde yetişkinlikte de devam eder. Çocuklarda yiyecek alerjisi, süt, yumurta ve fıstık, hem çocuklarda hem yetişkinlerde ev tozu, kedi, köpek gibi ev hayvanları ve bazı bakteriler egzama nedenleri arasındadır. Alerjik temas egzamaları en çok, nikel takılar, kozmetik, saç boyası ya da parfümlerde bulunan maddeler, kauçuk ve çimento, solvent, yapıştırıcı gibi inşaat malzemeleri nedeniyle görülür.
Hava Koşulları: Egzamayı tetikleyen çevresel faktörlerden biri de iklimdir. Havanın soğuk ve nem oranının düşük olduğu kış aylarında egzama şikayetlerinde artış görülür. Mevsim geçişleri, soğuk hava ya da nem oranı egzamayı arttırır ancak hava koşulları altta yatan, ana neden değildir.

Genetik Faktörler

Alerjik egzama gibi, egzamanın bazı türleri ailede (anne veya babada ya da her ikisinde) vardır ve çocuklarında egzamanın ortaya çıkışında bu genlerin rolü, % 60 ila 80 oranda etkili olabilir. Vücut genetik olarak yatkın olunca, çevresel faktörlerin tetiklemesiyle hastalık ortaya çıkar. Ancak egzama tek bir gene bağlı değildir. Egzamanın gelişiminde, bağışıklık sisteminin rolü büyüktür ve bağışıklık sistemini etkileyen pek çok gen söz konusudur.

Egzama ve Bağışıklık Sistemi

Vücudun bağışıklık sistemi egzamanın ortaya çıkmasında ve daha sonra tekrarlamasında büyük rol oynar. Egzamanın en yaygın biçimi olan atopik dermatitten (alerjik egzama) muzdarip olan kişilerde alerjiye tepki veren vücuttaki ‘sitokin’ seviyeleri yüksektir. Sitokinler bağışıklık sistemi hücreleri tarafından salgılanan proteinlerdir. Alerjiye tepki veren sitokin seviyesi yüksek olan kişilerde, bir enfeksiyon söz konusu olmasa bile ciltte iltihaplanma görülebilir.

Stres ve Egzama

Stresli ve endişeli bir ruh hali, ne yazık ki sadece ruh hali olarak kalmaz ve fiziksel olarak da pek çok şikayetin ortaya çıkmasına neden olur. Bunlardan biri de ‘stres egzamasıdır’. Beynimiz stres ve korkunun neden kaynaklandığını ayırt edemez. İş yerinde sürekli sıkıntı yaşayan biriyle, ormanda vahşi bir hayvanla karşı karşıya kalan biri arasında, beyin için fark yoktur. Her koşulda vücut tehlikeye karşı olduğunu düşünerek tepki verir. Ancak vücut, bütün gün stres altında olmaya programlı değildir. Bu nedenle sürekli tetikte olmak bedene ağır gelir ve vücutta stresin fiziksel yansımalarını görürüz.

Egzama hangi yaşlarda daha sık görülür?

Çocukluk döneminde görülen ekzemaların çoğunu atopik ekzemalar oluşturur. Atopik ekzema vakaların %85’inde hayatın ilk 1 yılında (2 aylıktan sonra) başlar. Çocukların %7-17’sinde atopik ekzema bulunur. Ekzemaların yaklaşık yarısını oluşturan kontakt dermatitler genellikle erişkin dönemde görülür. Tüm ekzemaların %5-20’sini oluşturan dishidrotik erzemalar ise 4-76 yaşları arasında herhangi bir dönemde görülür.

Egzamayı tetikleyen ve artıran nedenler

Kadınlarda Hormonal Değişiklikler

Hormonlar vücut tarafından üretilen, kuvvetli kimyasallardır ve pek çok farklı etileri sıralanabilir. Bazı kadınlarda, hormon seviyelerindeki değşikliklerin egzama semptomlarını arttırdığı görülmüştür. Hormonlar egzamanın ortaya çıkış nedeni değildir ama egzamanın semptomlarının artmasına, kötüleşmesine neden olabilir. Regl ya da hamilelik dönemindeki bazı kadınlarda, egzamaya dair şikayetlerin arttığı görülür.

Diğer Tetikleyiciler

Uzun ve sıcak banyo, sık sabunlanma, kuru cilt, terlemek, ani hava değişimi, yün benzeri kumaşlar, sigara içmek, toz, kum.

Egzamaya neden olan ve tetikleyen yiyecekler

Egzama hastalığıyla besinler arasında bilimsel olarak kanıtlanmış bir bağlantı yoktur. Fakat temasla alakalı egzaması olan hastalarda bazı gıdalarla temas durumunda egzama alevlenebilmektedir. Özellikle domates, kabak, patlıcan, limon, portakal gibi gıdaların suları egzamayı alevlendirebilmektedir. Yine bebeklik ve çocukluk çağında görülen atopik dermatitte bazı gıdaların alımından sonra kaşıntı hissi artabilmektedir. Bu tarz gıdalar saptanabiliyorsa bunlardan uzak durabiliriz.

Egzama tedavisi

Egzama tehlikeli sayılabilecek ağır bir hastalık değildir; ama rahatsızlık verebilir. Egzamalıların rahat etmek için almaları gereken önlemlerin başında yarayı kaşımamak gelir. Egzamalı bebeklerin ellerine pamuklu kumaşlardan dikilmiş parmaksız eldivenler geçirilerek egzamalı yerlerini kaşımaları önlenebilir. Egzamalı kişilerin uçuk hastalığı olanlardan özellikle uzak durmaları gerekir. Egzamalı deri, uçuk virüsü olan herpes simplekse karşı dirençsizdir; virüs alınırsa enfeksiyon yayılabilir. Egzamalıların çiçek aşısı da olmamaları gerekir. Normal insanlara hiçbir zarar vermeyen bu aşı, egzamalı bir çocukta, ölümcül olabilen ateşli bir hastalık yapabilir.
Egzamalı ya da egzama geçirmiş insanların derileri çok hassastır. Bu nedenle tahriş edici maddelerden sakınmalıdırlar. Bu tür maddelerle çalışmak zorunda kalanlar lastik eldiven ve yüz maskesi gibi basit önlemlerle korunmalı; genç insanlar meslek seçerken yağlar, boya maddeleri ve şampuan gibi malzemelerle çalışmak zorunda kalacakları meslekleri seçmemelidirler. Egzamanın nedeni olan alerji yapıcı madde bulunabilirse, hastanın o madden korunması yeterlidir. Egzamalı bir bebeğe, inek sütü veriliyorsa, inek sütünü kesip ya anne sütü verilmeli ya da keçi sütü (inek sütüne göre daha az alerjiye yol açtığı saptanmıştır) ve özel süttozu gibi bir besinle beslenmelidir.
Nedeni bulunamayan çocuk egzamalarında ise çocuğun giysilerinde yünlü kumaş kullanmamak, derisi kurumaya yatkınsa çok sık yıkamaktan kaçınmak, enfeksiyonları önlemek için hem kendini hem de çevresinin temizliğine özen göstermek ve özel sabun kullanmak yararlı olur.
Egzama tedavisinde yararlanılabilecek birçok ilaç vardır. Çinko bileşimleri ve kortizonlu deri merhemleri egzamalı yerlere doktor önerisine göre sürülür; ancak bu merhemler deriyi tahriş edeceği için uzun süre kullanılmamalıdırlar. Ayrıca antihistaminik merhemlerle kaşıntıyı azaltmak, üreli merhemlerle derinin su içeriğini artırarak egzamanın deriyi kurutup çatlatmasını önlemek deriyi kurutup çatlatmasını önlemek, astım tedavisinde kullanılan “sodyumkromoglikat” adlı maddeyi içeren ilacın alınmasıyla alerjiyi önlemek olanaklıdır. Egzamalı insanların kaşınmamaları neredeyse olanaksız olduğundan, tırnaklarını kısa, temiz ve bakımlı tutmaları, zararı biraz da olsa azaltır. Egzama hastane tedavisi gerektirecek kadar ağır bir hastalık değildir ama evinde yeterli bakım göremeyecek hastaların hastaneye yatmaları yararlı olabilir.
Egzamalı çocukların yüzde 50’si altı yaşına gelmeden, yüzde 90’i ise ergenliğe ulaştıklarında egzamadan kurtulurlar. Ne var ki, öteki alerjik hastalıklar gibi egzama da, iyileşmesinden yıllar sonra hiç beklenmedik bir zamanda yineleyebilir. Duygusal sorunlar, sitres ve sıkıntı egzamanın yinelenmesine neden olabilir. Egzamalıların hastalıklarının fazla önemsenmesi, egzamalı çocuğun üstüne çok düşülmesi, stres yaratarak hastalığı büsbütün ağırlaştırabilmektedir. Günümüzde egzama tam olarak tedavi edilmemekle birlikte, rahatlatılabilmekte ve denetim altına alınabilmektedir. En iyisi, fazla önemsemeyerek, hastalığın getirebileceği duygusal sıkıntılardan korunmaktır.

Egzama kremleri, ilaçları ve egzamada ilaç tedavisi

Kuru cilt/ yumuşatıcı preparatlar;  Yumuşak, pürüzsüz ve dayanıklı bir cilt için gayret göstermek önemlidir. Farklı nemlendiricilerin farklı yağ içeriği vardır. Cilt ne kadar kuru olursa, bir o kadar yağlı kremler kullanılmalıdır. Alternatif olarak yulaf ekstresi içeren kremler veya cildin kendi nemini bağlayan karbamid (üre) kullanılabilir. Biraz yanma hissi verebilir, ama tamamen tehlikesizdir. Krem türü seçimi genellikle deneyimlere bağlıdır. Denemelisin ve senin/çocuğunun sevdiği kremleri seçmelisin. Eczaneden iyi kanıtlanmış kremler kullan. Denemek için deney tüpü iste. En pahalı kremlerin en iyi olması gerekmez. Parfüm içermeyen ürünler kullan. Sabah ve akşam olmak üzere yağlama yeterli olabilir, ama kaşıntılı, şiddetli kuru cilt olduğu takdirde daha sık yağlama gereklidir. El yıkarken ve duş alırken az sabun/ şampuan kullanımı tavsiye edilir.
Kuru cilt halinde haftada 2-4 defa olmak üzere sıvı yağ banyosu iyi bir takviye olacaktır. Çok fazla sıcak olmayan, yaklaşık 35 °C, su ile dolu büyük bir küvete 0,5 dl. sıvı yağ eklenir. 15 – 20 dakika banyo yap. Duş yaparken, sabun yerine duş yağı veya  nemlendirici krem kullanılabilir. Sıvı yağ banyosu/ duş öncesi daima cildinizi yıkayın. Cilt de enfeksiyon varsa, veya çocuğun ateşi varsa eğer sıvı yağ banyosu yapmaktan kaçınılmalıdır.
Islak bandaj (wet wrap); başka bir kaşıntı önleyici tedavi şeklidir, ve özellikle gece kaşınmaları için uygundur. Cilt iyice yağlanmadan önce bir kat sıcak, ıslak Tubifast bandajıyla, ve üstü kuru bandajla tekrar kapatılması ilkesine dayanır (sadece “Tubifast”- bandajı kullanın çünkü normal pansuman bezleri (doğal lifli) ve bandaj nemi korumaz). Islak bandaj (wet wrap) bir kaşıntı önleyici tedavi şeklidir, ve özellikle gece kaşınmaları için uygundur.
Kırmızı, kızgın cilt; Kaşıntı veren kırmızı egzama lekeleri durumunda kortizon kremi genellikle ilk tercihtir.
Kortizonpreparatları, birinci grubun en hafif olduğu dört gruba ayrılır. Bazı kremler, mantar ve bakterilere karşı antimikrobiyal maddeler katkılıdır. Grup birde olan kremler hafif egzamaya günde 1-2 olmak üzere sürülebilir. Genel olarak şunu söyleyebiliriz ki yeterince güçlü preparatlar yeterince kullanılmalıdır. Çok hafif kortizon kremi seçildiğinde egzama üzerinde kontrol eksikliği riski yaşanır ve nöbetler daha sık olarak gelir.
Çocuklarda egzama ağırlaştığı zaman grup 2 veya 3 kortizonu ile başlanılmalıdır. Kaşıntıyı kontrol altına aldıktan sonra daha nadir, her 2 ila 3 günde bir, yağlama uygulanabilir. Daha da iyileşme görüldüğü takdirde daha hafif bir kreme geçilebilir, ve daha sonra tedavi her 2 ila 3 günde bir yapılmak üzere düşürebilir. Cilt sağlam olmuşsa, yağlamaya haftada 1-2 kez olmak üzere en az 2-4 hafta, mümkün olan en iyi sonucu sağlamak için devam edilir.
Sabah ve akşam, ayrıca duş veya banyo sonrası, cildin sağlam, egzamasız olduğu dönemlerde bile, bol nemlendirici krem tavsiye edilir. Kortizon kremini günde 1-2 kez (doktorun verdiği tavsiyeyi izleyin) aktif tahriş üzerine, iyice içine çekmesi için, uygula, ve birkaç dakika sonra (yaklaşık 10) tüm kuru cilde nemlendirici krem sürülür. Eğer cildin ihtiyacı varsa, gün içinde yeniden nemlendirici krem bir kez daha sürülür – bu şekilde ”eski” kortizon, yeni kortizon sürmeden, yeniden serbest bırakılmış olur.
Kortizon kremi, eğer uygun zaman aralığı ile doğru yerde doğru ürünü kullanırsanız, kullanımı güvenlidir. Kaşıntı kontrol altına alındıktan sonra kortizon kremi olmadığı aralar vermek, cilt de yan etkileri önlemek için gereklidir. Immünomodülatörler diye adlandırılan (Elidel® ve Protopic®) kortizon katkısız egzama kremleri, kortizon kremleri yerine iyi alternatifler olabilir. Bunlar günde 2 kez uygulanır.
Elidel / Protopic’in yararları, uzun vadeli egzama tedavisi gerekli olduğunda, eğer kortizon kremi tatmin edici derecede işe yaramazsa, veya yan etki tehlikesi olmadan kortizon kremi kullanarak kontrol sağlanamazsa, cilt kalınlığını etkilememesidir.
Yağ banyosu bir alternatif olabilir.
Kaliumpermanganat 3 % kırmızı, kızarmış cilt üzerinde kullanılabilir.

Enfeksiyonlu egzama

Egzama her zamankinden daha kırmızı ve kızarmış ise enfekte olmuş olabilir. Çoğu zaman sıvı akıtabilir ve sonunda kabuklar oluşur. Bunun sebebi egzamaya bakteriler veya virüs gelmesidir. Tedavinin başarılı olması için, egzamanın yanı sıra enfeksiyonda tedavi edilmelidir.
Potasyum permanganat 3 % banyosu sıvı akıtan tahrişi kurutur ve bakteri öldürücüdür. Küvet banyosu veya eller ve ayaklar için bölgesel banyo olarak kullanılabilir. Bandajları ıslatın ve egzamanın üzerine koyun. Çözümün yaklaşık 1,5 dl suyun eflatun rengi alana kadar küvette karıştırılır. Enfeksiyon kontrol altına alınana ve egzama sıvı akıtmayıncaya kadar her gün 10-20 dakika banyo edin, genelde 2 ila 5 gün arası.
Egzamanın enfekte olup olmadığı hakkında herhangi bir şüphe varsa, böyle bir banyo alınabilir. Banyo cildi kahverengi yapar, ve bu boya elbisenize bulaşabilir. Küvette renk değişikliğini önlemek için plastik ile kaplanabilir. Tırnaklar, potasyum banyosundan renk almasını engellemek için, vazelinle yağlanabilir veya oje ile boyanabilir.
Alüminyum asetat 1 % sargısı bakteriler ve mantar üzerinde geciktirici etki gösteriyor. Çözüm yüz/eller gibi küçük alanlarda kullanılır. Kompresler alüminyum asetat çözümüne batırılır, sıkılır ve egzamaya 20 dakika koyulur. Çözüm reçeteye tabidir.
Kristal viyole bakterilere ve mantara karşı dirençli görünen bir renkli çözümdür. Pamuklu bir çubuk kullanın, şişeye batırın ve çatlaklara ve yaralara sürün. Her çubuğu sadece bir kez kullanın. Mukoza üzerinde kullanmayın. Egzamanın enfekte olup olmadığı hakkında herhangi bir şüphen varsa, kristal viyole sürmek güvenlidir. Günde bir ila iki kez yeterlidir. Mavi olduğu sürece etkilidir. Kristal viyoleye ek olarak başka kremler de sürmek gerekebilir. Çözümün kurumasını bekleyin. Dikkat: Elbise ve eşyalar üzerinde çirkin lekeler yapması kolaydır.
Bakteri engelleyici – öldürücü kremler daha önce bahsedilen tedaviden kullanımı daha kolay ve kozmetik olarak daha kabul edilebilir olduğundan yararlı olabilir. Çoğu zaman döküntü sakinleştiği zaman veya akıntılı egzama durumunda bu kremlere geçiş uygun olabilir. Kortizon katkılı ve katkısız kremler bulunur, ve 2 ila 5 gün kullanılır.
Antibiyotik tedavisi şiddetli belirgin egzama durumlarında gerekli olabilir, ve tabiki başka bir kortizon kremi tedavisiyle beraber.

Egzama kaşıntısını önleyen ilaçlar

Kaşıntı yatıştırıcı ilaçlar yatmadan önce bazıları tarafından şiddetli kaşıntı ve gece huzursuzluğu halinde kullanılır. Doktor ile anlaşma sonrası kısa dönemli olarak kullanılır.

Egzamada diğer tedavi yöntemleri

Tıbbi ışık tedavisi (UVA + UVB) uzun süreli egzamalarda etkili olabilir. Ancak bazıları, muhtemelen terlemeden kaynaklanan tahriş sonucu, daha kötü olabilir. Ayrıca, zaman ve kaynak isteyen bu tedavi türleri, okul çağı altındaki çocuklara nadiren uygulanır. Sadece dermatologlar tarafından uygulanır.
Fungoral şampuan, kafa-/boyun bölgesinde egzama olan bazı yetişkinler tarafından kullanılabilir. Tedavi eden doktorunuza danışın.
Yağ ile yıkama /salisilat yağı kuru, kaşıntılı kafa derisi halinde bazen kullanılabilir. Bahsi geçen tüm preparatlar eczaneden satın alınabilir. Bazıları reçeteye tabiidir.

Bebeklerde egzama tedavisi

Egzaman vakaların küçük bir bölümü kendiliğinden geçebilir. Fakat çoğunlukla tıbbi tedavi yapılması gerekir. İstatistiklere göre egzama görülen her 3 çocuktan 1 tanesinde ileriki yıllarda astım veya başka alerjik rahatsızlıklar görülebilmektedir. Egzama görülen yerler için krem tedavisi uygulanır. Eğer bir enfeksiyon durumu varsa antibiyotik verilir.
Ayrıca çocukta alerjik reaksiyona yol açan besinlere karşı bir diyet programı da uygulanır. Çocukta alerjiye yol açan gıda tespit edilerek çocuğa verilmesi engellenir. Çocuktaki kaşıntılar için ise ayrıca hekim kaşıntı giderici ilaçlar önerebilir. Diğer yandan alerjinin tedavisine yönelik olarak hekim başka ilaçlar da  tavsiye edebilir.
  1. Egzama görülen yerlerde banyo sırasında sabun kullanılmamalıdır. Suyla da fazla miktarda temas ettirilmemelidir
  2. Aşırı sıcak veya soğuk havalar egzamayı kötüleştirebilir. Ayrıca evdeki ortamın kurumaması için ev ortamını nemli tutmak gerekecektir.
  3. Çocuğun egzama olan yerleri kaşıyarak tahrişe ve enfeksiyona yol açmaması için tırnakları kesilmiş olmalıdır.
  4. Çocuğun terlememesine dikkat etmek gerekir. Çocukta mümkünse kaşıntı yapmayan, terletmeyen ve bebeğin cildini tahriş etmeyecek giysiler giydirilmelidir.
  5. Herhangi bir hastalık bulaştıracak hasta kişileri çocuktan uzak tutmalıdır. Özellikle suçiçeği çıkaranlar ve uçuk çıkaranlara yaklaştırmamalıdır.
  6. Süt, peynir, yoğurt , yumurta gibi gıdalar çocukların egzamasını azdırabilir.
  7. Çocuğu hayvanlardan, deterjan gibi kimyasallardan alerjik reaksiyona yol açabilen polen ve ev tozlarından uzak tutmak gerekir.
  8. Gebeliğin son 3 ayında sigara içen veya sigara dumanına maruz kalan hamile kadınların bebeklerinde doğduktan sonra egzama oluşma riski daha fazladır.

Atopik egzama nedir ve tedavisi

Atopik egzama kaşıntı veren bir cilt iltihabıdır. İltihab nadir olarak alerji veya enfeksiyondan kaynaklanır, ve bulaşıcı değildir. Bu çocuklarda görülen en yaygın egzama türüdür, ve buna çocuk egzaması da denir. Hastalık çok değişken seyir sergilemekle birlikte kronik olabilir. Egzama, hem çocuklar, ebeveynler ve tedavi uzmanları için zordur, çaba gerektirir. Atopik egzama, çocuklarda erken bebeklikden itibaren sonra çocukluk yıllarına kadar oluşabilir. Bir çok çocuk da şikayetler okul çağına doğru azalır ve bazılarında tamamen kaybolabilir. Nitekim egzama daha sonra, gençlik yıllarında veya yetişkin yaşta, yeniden ortaya çıkabilir. Bazılarında tüm hayatları boyunca egzama olabilir.
Atopi, çocuğun atopik hastalıklar için doğuştan kalıtsal bir sisteme sahip olduğu anlamına gelir. Atopik hastalıklar arasında atopik egzama, astım, polen alerjisi (mevsimsel), ve gözde ve burunda yıl boyunca alerji, vardır. Atopik egzaması olan kişilerde el egzaması oluşması için yüksek eğilim taşımaktadırlar. Bu tamamen kendiliğinden oluşabilir, ama sık sık el yıkama ve cildi tahriş edici maddeler ile temas, tetikleyici olabilir.

Atopik egzamada hastalık seyri:

Çoğu kez, çocuklar büyüdükçe atopik egzamanın karakter değiştirdiğini örebiliriz. Egzama olan küçük çocuklarda (0-2 yaş), yüzde kırmızı, küçük pürüzler, su kabarcıklıkları, akıntılı yara ve çatlaklar şeklinde değişiklikler görülür. Daha sonra vücutta, kollarda ve bacaklarda tahriş oluşabilir. Egzama olan daha büyük çocuklarda (12 yaşa kadar) tahriş genellikle dizlerin arkasında ve dirsek içlerinde, ayrıca el bileklerinde ve ayak üstlerinde yaygındır. Çoğu kişinin bu alanlardan sadece bir yada birkaç yerinde egzama vardır. Gençlerde ve yetişkinlerde tahriş hala dirsek içlerinde ve diz arkasında mevcut olabilir. Ayrıca yüzde ve göğüs üstünde de tahriş vardır.
  • Atopik egzama genellikle çocuklar bir kaç aylık iken başlar ve çoğunda 4 yaşını doldurmadan kaybolur.
  • Atopik egzamanın yayılması geçtiğimiz son üç on yılda ikiye katlamıştır. Sanayileşmiş ülkelerdeki çocuklarda bu hastalık oranı % 15 – 30’lara kadar varır.

Kontakt egzama (dermatit) nedir ve tedavisi

Kontakt egzama cildin doğrudan temas halinde maddelere reaksiyon göstermesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum hem alerjik hem de non- alerjik olabilir. Kontakt egzama çocuk yaşlarda nadir görülür, ama okul çağından itibaren bir artma görülür. Yeni ortaya çıkan veya tekrar nükseden kontakt egzama kırmızı ve şişkin, küçüklü büyüklü kabarcıklar ve sıvı akıtan yaralar olan bir cilde sebep verir. Eğer kontakt egzama uzun süre var olmuşsa, cilt daha kuru ve çatlaklıdır. Şiddetli kaşıntı normaldir.

Non- alerjik kontakt egzama

Non- alerjik reaksiyon, temizlik maddeleri, su ve dezenfekte maddeleri gibi cilt tahriş edici maddelerle doğrudan temas nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca toksik veya kaşındırıcı egzama diye adlandırılır. Bu tür egzama, üst cildin koruyucu katmanı kimyasal veya fiziksel yaralanma sonucu tahrip olursa ortaya çıkar. Cilt kurur, ve kızarır ve çatlak eğilimli olup pul pul dökülür. Bu tür egzama kuru ve atopik bir cilde sahip olan kişilerde daha yaygındır.

Alerjik kontakt egzama

Alerjik reaksiyonu alerji tetikleyen maddeler ortaya çıkarır. Kontakt egzamaya sebep olan en yaygın maddeler nikel, kobalt, krom, lateks, parfüm, kumaş, thiomersal (koruyucu), reçine (resin bağlantısı), peru balsam (koku ve tat), kathon CG (koruyucu), merhem tabanı dahil lanolin yün) ve formaldehit (kimyasal)dir. Böyle bir alerji geliştirmenin ne kadar hızlı olacağı bireyseldir. Bu maddenin ne kadar güçlü olduğuna, miktarına, maddeyle ne kadar uzun süre temas halinde kaldığınıza ve cildin koruyucu yeteneğinin ne kadar iyi olduğuna bağlıdır. Eğer bir kez bir maddeye karşı kontakt egzama geliştirdiyseniz, vücudun her hangi bir yerinde madde ile temas halinde alerjik egzama oluşabilir. Eller, sürekli su ve alerjiye sebep olan maddeler ile temas halinde oldukları için, en maruz kalandır. Yüzde ve özellikle göz çevresinde, havadaki alerjik maddeler ile teması veya maddelerin el aracılığıyla aktarılması sonucu alerjik bir reaksiyon oluşabilir.
Bir kez bir maddeye karşı alerji geliştirdiyseniz, kalıcı olacaktır. Kulakta delik, piercing, ve cilde karşı baz metal kullanımı, nikele karşı kontakt egzamada önemli bir artış sağlamıştır.

Kontakt egzama tedavisi

Tepki gösterdiğiniz şeylerden kaçının. İlgili maddelerden kaçınılmazsa, diğer tedaviler düşük etki gösterir. Nemlendirici krem kullanın. Cilt genellikle kuru olur. Düzenli şekilde, parfüm içermeyen iyi kremler kullanmak yardımcı olacaktır. Kortizon kremlerini yalnızca egzamaya uygulayın. Nemlendirici krem, kortizon kremi cilt içine tamamen çektikten sonra sürülür (yaklaşık 10 dk.). Kontakt egzama tedavisi, hem kuru, enfekte ve akıntılı egzamada, atopik egzamada olduğu gibi aynı prensipleri takip eder.

Stres egzaması nedir?

Yapılan araştırmalarda; dermatolojik hastalıkların yaklaşık yüzde 40 kadarında, eşlik eden bir psikolojik bozukluk olduğu görülmektedir. Strese bağlı olarak ortaya çıkan deri hastalıkları arasında en sık görüleni ‘stres egzaması’ olarak da bilinen ‘liken simpleks kronikus’ dur. Bu hastalık başlangıçta görünür herhangi bir bulgu olmaksızın kişinin kaşıntı duyması ve sürekli kaşıntı ve sürtünme sonucu ortaya çıkan belirtilerle karakterizedir. Kaşınan bölgelerde zamanla kızarıklık kepeklenme ve deride kösele benzeri kalınlaşma ile birlikte pul pul deri dökülmeleri ve kabuklu yaralar ortaya çıkar. Vücudun herhangi bir yerinde görülebilmekle birlikte en sık saçlı deri ense sınırında, sırtta kürek kemiklerinin üzerindeki deride ve bacaklarda ortaya çıkar. Deride kalınlaşma ve deri renginde koyulaşma bazen yıllarca sürebilir. Stresin tetiklediği bu hastalık da strese neden olur ve olay bir kısır döngüye girer.

Sulu egzama nedir?

Sulu egzama daha çok bebek, çocuklarda ve 30-35 yaşlarındaki yetişkinlerde görülmektedir. Sulu egzama nedenleri mevsim değişiklikleri ve mevsimsel alerji ile cilt dokusunun çok fazla kuru olmasının yanında stres, psikolojik sorunlar, yanlış ilaç kullanımı, ev temizlik ürünlerin çok fazla kullanımı, lastik eldiven, saç boyaları, kozmetik ürünler sentetik giysi kullanımın da sulu egzama belirtileri göstermektedir. Sulu egzama diğer egzama türlerindeki cilt hastalığın aynısı aynı tedavi uygulanır.

Memede egzama

Meme uçlarında egzama şikayeti olan kadınların yarayı kesinlikle kaşımamaları, uçuk rahatsızlığı olan insanlardan uzak durmaları gerekmektedir. Egzama genelde mantarın yol açtığı yaygın bir deri rahatsızlığı olduğu gibi, normal cildi nadir olarak etkiler. Genellikle derinin her hangi bir nedenden dolayı sorunu olduğunda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Genelde cildin kıvrımlı bölgeleri gibi, cildin nemli ve sıcak bölgelerinde meydana çıkar. Cildin dermatitis veya daha öncesinden egzama olan yerlerinde tekrarlayabilir.

Dirsekte egzama

Dirseklerin kaşınması ve kızarması, eğer başka bir belirti görmüyorsanız büyük ihtimallederinin fazla kuruması nedeniyle oluyordur. Aşırı sıcak veya soğuk ortamlar cildinizi kurutabilir. Cilt hastalıklarına dayalı aşırı cilt kuruluğu nedenleri arasında ise psoriasis,dermatit ve ürtiker gibi hastalıklar gösterilmektedir. Sık rastlanan diğer nedenler ise; temizlik kimyasallarına, deterjana karşı alerjik reaksiyon, ısırgan otu veya ciltte tahrişe yol açan diğer bitkilerle temas sayılabilir.

Egzama bitkisel tedavi

Beyaz Dut bitkisinin meyvesi ve yaprağının egzamaya iyi geldiği konusunda kanıtlanmamış yaygın bir inanış vardır. Hekiminize bitkisel tedavinin ilaç tedavinizi etkileyip etkilemeyeceğini danışmadan piyasada satılan bitkisel tedavilerine başvurmamanızı öneriyoruz.

Egzama kendiliğinden geçer mi?

Egzama en çok küçük çocuklarda ve bebeklerde görülür; ama çocuk büyüdükçe egzama genellikle kendiliğinden geçer. Çok nadir olarak yetişkinlikte de devam eder. Bunun dışında egzama tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Egzama ve sabun kullanımı

Egzaman olan çocuğun cildini sabunla yıkamaktan kaçınınız! Defne sabunu, Ardıç katranı sabunu ve ısırgan otu sabunu diğer sabunlara göre cildi daha az kuruttuğu için kullanıla bilinir burada önemli olan sabun içerisinde ki herhangi bir maddeye alerji yoksa dikkat edilmesi gereken nokta sabunun cildi kurutmamasıdır. Yine banyo köpüğü kullanmaktan ve çocuğun saçını şampuanla yıkamaktan kaçınınız. Banyosunda az miktarda parfümsüz normal banyo yağı kullanmanız daha faydalı olacaktır. Fungoral şampuan, kafa-/boyun bölgesinde egzama olan bazı yetişkinler tarafından kullanılabilir.

Egzama durumunda diğer faydalı bilgiler

Ağız etrafında egzama durumunda, yemek öncesi cildi korumak ve egzamada daha fazla tahrişi engellemek için vazelin veya başka yağlı krem (Ceridal lipogel) sürmeniz faydalı olabilir. Yemek sonrası yemek artıklarını silmek önemlidir. Tüm egzama tedavisi bireyseldir, ve orta şiddetli egzamadan daha ciddi durumlarda, tedavi formu doktor ile işbirliği içinde hazırlanır. Doğru kullanıldığı taktirde kortizon kremlerinin çoğunun üzerinde iyi etki sağlar, ve yanlış kullanım/ az kullanım (çok zayıf krem çok kısa zaman) yan etkilerden (normal cildin incelmesi) daha büyük bir sorun teşkil eder. Şüphede kalmamanız için doktorunuza ne kadar krem kullanmanızın güvenli olacağını danışın.
Tedavi eksikliğinin kortizon tedavisinden daha fazla yan etkileri vardır, çünkü bu çocuğun motor gelişimini engelleyebilir, çocuğa düşük öz benliği verir ve kaşınma sonucu cilt de yara izleri bırakabilir. Cildin düzenli temizlenmesi ferahlık için önemlidir.
Emzirme; Annede gebelik esnasında ve çocuğun doğumundan sonrası beslenme ile önlem almak, çocukta egzama gelişimi üzerinde az etkisi olduğu görülür, ama araştırmalar atopik egzama semptomlarını bazılarında, eğer çocuk yaşamının ilk dört ila altı ayında emzirilirse, geciktirilebileceğini gösterir.

Beslenme tavsiyeleri; 
Çocuklar için gıda türleri bırakmak sadece çocuğun o gıda türünü tolere edemediği kesinleştiği zaman tavsiye edilir. Asla doktora danışmadan çocuklarda diet uygulamaya başlamayın. Bazıları için bazı gıda türleri atopik egzamayı ağırlaştırabilir. Bu bir aşırı hassasiyet reaksiyonudur, nadiren alerjidir. Egzama ne kadar etkilenir, ve tüketilen miktarın önemli olacağı, bireyseldir. Genellikle gıda türleri egzama aktif bir aşamada olduğu zamanlar tahriş yaratır. Bu tür gıdalar örneğin domates/ketçap/salça, çilek, narenciye ve bazı koruyucu maddeler, ve meşrubat, şeker, reçel ve gazoz gibi gıdalarda bulunan boya maddeleridir(E210-E219).
Giyim;
  • Kaba yün ve sentetik maddelerden yapılan giyim cildi tahriş edebilir. Bu maddelerden yapılan giyimin cilde doğrudan temas etmesinden kaçının. Tüylü kumaş ve ince lifli yüksek kaliteli yün genellikle tolere edilebilir.
  • Pamuk çoğu tarafından iyi tolere edilir, tercihen beyaz ya da ağartılmamış ve iyi yıkanmış. Giyeceklerin sıkmaması önemlidir.
  • Renkli giyecekler rahatsız edici boyalar ve formaldehit (kimyasal) içerebilir. Yeni giyecekleri kullanmadan önce daima yıkayın.
  • Parfüm içermeyen deterjan kullanın ve yumuşatıcı kullanımını azaltın. Bazıları için ilave durulama sabun artıklarını yok etmek için gerekli olabilir. Giyecekler ütüleme veya kurutma makinasında kurutulma sonrası genellikle daha yumuşak olur.
  • İyi bir tavsiye, giyecekleri dikişlerden tahrişi önlemek için tersine giymek, ve belki etiketleri kesmek olabilir.
  • Kaşıntı eldivenleri/ pamuklu eldivenler, kısa tırnaklar ve bütün pijama kullanımı tırmalamayı önlemek için faydalıdır.
  • Çocuğun çok sıcak olmasını ve terlemesini önleyin. Havadar elbiseler ve ayakkabılar kullanın.
Yatak odası; Kaşıntı ısı ile kötüleşir. Bu sebeple yatak odası serin ve havadar olmalıdır. Tavsiye edilen sıcaklık 18 °C’nin altındadır ve havadaki nem oranı 40 RF’nin (bağıl nem yüzdesi) altındadır. Atopik egzama olan çocuklar, ebeveynleriyle aynı yatakta yatması halinde daha sıcak olabileceğinden, kendi yatağında uyumalıdır. Saf pamuktan olan çarşaflar kullanın ve en az her 14 günde bir olmak üzere sık sık değiştirin. İyi havalandırma ve gece gündüz sirkülasyon sağlayın.
Kapalı iklim; Eğer aileden her hangi birinde kürk hayvanlarına karşı alerji olduğu kanıtlanmış ise veya kürk hayvanları ile temas daha fazla egzama şikayetleri veriyorsa, kürk hayvanları evde tutmaları önerilmez. İyi bir temizlik önemlidir. Tam halılardan kaçının ve merkezi elektrik süpürge veya hepa – veya mikrofiltreli elektrik süpürgesi kullanın. Toz toplayıcılarından kaçının. Kapaklı oyuncak kutusu, ve açık kutular ve raflar yerine kitaplık kullanın. Sigara kapalı yerlerde kullanılmayacak.
Okul ve kreş; Aileler çocuğun egzaması hakkında okulu ve kreşi bilgilendirmelidirler. Özellikle gün içinde tedavi, ilaçların kullanımı gibi konularda.
Spor; Uğraşı ile birlikte artan terleme ve vücut ısısı kaşıntıyı kötüleştirebilir, aynı şekilde havuzda yüzme sonrası cilt kuruyabilir. Klorlu su cildi tahriş edebilir ve kaşıntı verebilir. Aktivite öncesi ve sonrası doğru tedavi bol nemlendirici ve belki serinletici bir duştur. Çocuk diğer çocuklarla birlikte en yaygın faaliyetlere katılmalıdır, ama aktivite öncesi ve sonrası nemlendirici ile yağlanması için ortam sağlanmalıdır.
Güneş ve tuzlu su; Güneş ve tuzlu su çoğunda egzamada iyileşme sağlar. Egzama olan kişiler tuzlu suda banyo imkanı olan sıcak ve bol güneşli yerde kalma sonrası iyileşme görebilir. UVA- ve UVB ışınlarına karşı koruyan güneş faktörü yüksek bir güneş kremi, güneş yanığı kaşıntıyı arttırdığı ve egzamayı kötüleştirdiği için, erken bahardan itibaren kullanılmalıdır. Sık sık yağlayın ve cildi hafif kıyafetlerle koruyun. Güneşlenme öncesi hem kortizon kremi hem de Elidel/Protopic ile yağlanmaktan kaçınılmalıdır. Kortizon, güneş tarafından etkisiz hale getirilir.
Elidel ve Protopic (egzama etkili kremler) güneşin yerini tutar, ama ihtiyaç durumunda hem bu kremler hem de kortizon güneşlenme sonrası akşam sürülebilir.
Kış ve soğuk; Nemlendirici kremler kışında kullanılmalıdır, ama don yaralarına karşı koruma sağlamaz. Bu nedenle çocuk, tahriş etmeyen ve kaşındırmayan sağlam kışlık giysilerde kullanması gerekir. Ağır soğuk halinde cildin çoğunluğu örtülmelidir.